ÖLÇÜ ve DENGE

Konuşan ve yazan sorumlu kimselerdir. Yazan yazdığını, konuşan konuştuğunu büyük bir kesimin dinleyeceğini, okuyacağını düşünerek hareket etmelidir.

Konuşan ve yazar, insanları yanlış bilgilendirmemelidir. Gerekli araştırmayı yapmadan konuşmamalıdır, yazmamalıdır. İnsanları yanlış yönlendirmemelidir. Yazdığı her kelimeyi, her cümleyi daha bir özenle seçmelidir.

Toplumun ahvalini fertlerin durumu belirler. Fertler ne zaman konuşması ne zaman susması gerektiğini ne zaman durması ve ne zaman yürümesi gerektiğini iyi bilmelidir. Buna ölçülü davranmak, dengeli olmak denir. Dengenin ihlali savrukluktur.

İnsanımızın pek çoğu dinleyerek veya okuyarak hayatına yön vermektedir. Okuyarak derken ilmi veya yaşamı anlamlandıran kitaplardan bahsetmiyorum. Okunanlar daha çok sosyal medya paylaşımları yahut köşe yazarlarıdır. Çok üzgünüm insanımızın kahir ekseriyeti bu şekildedir.  

Türk Dil Kurumunda denge şöyle tanımlanır:

  1. Bir nesnenin veya bir insanın devrilmeden durma hâli, muvazene, balans.
  2. Zihinsel ve duygusal uyum, istikrar; ruhsal denge.
  3. Siyasi güçlerin, yetkilerin birbirini sınırlayacak biçimde dağıtılması.
  4. Ekonomik hayatın uyumlu düzeni.

Denge fert için olduğu kadar devlet için de esastır. Devletin asli görevlerinden biri de dengeyi sağlamaktır. Dengenin kaybı toplumu meflûş eder. Bu yüzden ne pahasına olursa olsun dengeyi korumak esastır.

Denge, haklının hakkını her durumda yerine getirmektir/vermektir. Adaleti sağlamaktır.

Adalet kaybolursa insan iki menzile arasında sallanır. Kimin yanında olması gerektiğini bilemediği gibi kimin peşinden gideceğini de bilemez. “…müzebzebîne beyne zâlik…” (Nisâ 4/143).

Allah, aile reisinin dengeli ve adil olmasının önemini, kulluk kitabımız kitabımızda, “ahsenü’l-kasas (en güzel kıssa)” olarak belirttiği Yusuf süresinde, Yakup peygamber ile oğulları arasında geçen hikâyede anlatır. Buna göre Yakup sevgisini oğlu Yusuf lehine fazla kullanınca diğer kardeşlerinin kıskançlığını depreştirdi. Bu mübalağalı sevgiden dolayı Yusuf’a kardeşlerinin haksızlık yapmasına sebep oldu.

Gösterilen bu aşırı sevgi, kardeşleri tarafından önce Yusuf’un kuyuya atılmasına ardından da köle olarak satılmasına sebep oldu.

Allah’ın denetim ve gözetiminde bulunan peygamberlerin adaletsiz ve dengesiz olması asla düşünülemez. Ne var ki Allah, kitabımızda birçok örneğini peygamberler üzerinden vermiştir. (Bk. Abese 80/1-10).

Kur ’andan önceki “ilâhî kitaplar” toplu olarak geldiğinden çok kısa sürede tahrif oldu. Son ilâhî kitap Kur’an ise peyderpey gelmesi ve “vahiy kâtipleri” tarafından günbegün kaydedilmiş olmasından dolayı varaklar (sayfalar), muhafaza edildi. Muhafaza edilen yapraklar, daha ilk halife Ebu Bekir tarafından titiz bir çalışma neticesinde bir araya getirildi. Aynı hassasiyetle üçüncü Halife Osman tarafından da altı nüsha çoğaltılarak herhangi bir şüphe ve kargaşaya sebebiyet vermeyecek şekilde kayda alındı.

Kur’an’ın mevcudiyeti geldiği ilk günden günümüze ve hatta kıyamete kadar bir harfi dahi eksilmeden, korunmaktadır/korunacaktır da.

Kur’an’ın durumu budur. Kur’an’ın mübelliğcisi Hz. Muhammed de bunun uygulamasını bizzat göstermiştir. Onun uygulamaları da günümüze kadar gelmiştir. Kıyamete kadar da devam edecektir.

Önümüzde ve elimizde Allah’tan geldiği gibi tastamam bulunan Kur’an ve Kur’an’ın uygulayıcısı Hz. Muhammed’in (s.a.s.) sünneti varken neden dengesiz davranırız ki? Neden ölçüsüz hareket ederiz ki?

Elimizi uzattığımızda dokunabileceğimiz kadar yakın asli hakikatler, yönümüzü döndüğümüzde görebileceğimiz kadar temel değerlerimiz mevcutken hâlâ bocalama içerisinde olmamızın sebebi, ölçü olarak Kur’an ve Sünnet’i değil bâtıl değerleri yahut kıt aklımızı aldığımızdandır.

Diğer taraftan Müslümanım diyen herkesin bilmesi gerektiği gibi bizim yol haritamızı Kur’an ve Hz. Muhammed’in (s.a.s.) uygulamalarıdır. Bizler bu temel hakikatleri esas alırsak, şaşılacak bir durum yoktur. Olmamalıdır.

SEÇİM

Ülkemizde yapılacak olan seçim öncesi ciddi çok ciddi ölçüsüzlükler var. İnsanlar birbirlerini itham ediyor. Bırakınız itham etmeyi tehdit ediyor. Böyle bir atmosferde sağlıklı düşünmek, sağlıklı karar almak mümkün olabilir mi?

En nihayetinde biri kazanacak bir de kaybedecek. Kazanan da kaybeden de bizim insanımız. Fakat bizler hepimiz bu ülkenin fertleriyiz. Birbirimizin yüzüne bakamayacak şekilde söz söylemek, davranışlarda bulunmak hiç kimseye yarar sağlamaz.

Söyledikleri toplumu etkileyen bütün insanlar sözlerine çok dikkat etmelidir. Onlar ekranları başında veya gazete köşelerinde bir söz söyleyip, yazı kaleme alırken, taraftarları veya karşıtları ona göre pozisyon alıyorlar. Bu hırçınlık bizi sağlıklı bir yöne götürmez. Topyekûn dikkat etmeliyiz.

Unutmayalım ki!

Değerlerimiz, dengemizi ve ölçülü olmamızı;

Ölçümüz ve dengemiz de hayata daha güzel bakmamızı sağlayacaktır.