OMURGASIZLAR…

Bana göre en büyük sıkıntı ve tehlike; kişiliksizleşmiş, kimliksizleşmeye yüz tutmuş, omurgasız bir toplum haline dönüşmeye başlamaktır.

Peki, omurgasız olmak ne demektir? Omurgasızlık nasıl olur?

                Teknik bir terim olarak omurga; yukarıdan aşağıya doğru boyun, sırt, bel, kuyruk sokumu bölümlerine ayrılan ve insan vücudunu ayakta tutmaya yarayan, bünyemizin ana aksını oluşturan yapıdır. Omurgasızların yapılarında hiçbir iskelet sistemi bulunmaz.

Benim amacım omurgası olmayan canlıları aşağılamak değil, omurgası olmayan insanları aşağılamaktır. Hatta bu omurgasız canlılar benim nazarımda, omurgasız insanlardan çok daha kıymetli ve değerlidir.

Mecazi anlamda insanın omurgalı olması; Aklını çalıştırması, ilkelere, inançlara, ahlaka, sevgiye, merhamete, değer yargılarına sahip olması ve bu kıymetli hazineleri kendi kişisel çıkarlarının üstünde tutması ile mümkündür.

Omurgasız insanların gerçekten inandığı ilkeleri yoktur. Zamana ve zemine göre şekil değiştiren bir düşünce yapısına sahiptirler. Onlar için en önemli ilke kendi kişisel çıkarlarıdır. Bu çıkarları her türlü ilke ve değerin üzerinde tutarak yaşarlar. Toplumsal menfaatler ile kişisel menfaatleri çakıştığı zaman hiç tereddüt etmeden ilke, ahlak, haram, günah, kural tanımadan hemen kendi menfaatine uygun olan yolu tercih ederler. Omurgasızlığın en büyük belirtisi de budur.

Yıllar önce okuduğum ve inandığım bir söz vardır. Ahlakın bir ilkesi vardır, kendine yapılmasını istemediğin bir şeyi başkasına yapmayacaksın. Bunu tersten okursak eğer kendine yapılmasını istemediğin bir şeyi başkasına yapıyorsan ahlaksızsın demektir. Asıl can sıkıcı olan nokta tamda burası; kendisine yapılmasını istemediği bir şeyi başkasına yapıp ve bu ahlaksızlığı bir sorun olarak görmemek. Trafikte kuralları ihlal ediyor, yerlere çöp atıyor, komşusunu rahatsız ediyor, çalıyor, haram yiyor, insanları aldatıyor, ölçü ve tartıda hile yapıyor, kendi yakınlarını liyakatlerini dikkate almadan işe yerleştiriyor,  yalan söylüyor, ihalelere fesat karıştırıyor, nüfuzunu kullanarak kanunları ihlal ediyor, menfaatleri üzerine ilişkiler kurup menfaati bitince ilişkiyi bitiriyor, menfaati olan insanların yaptığı hata ve yanlışları görmezden geliyor, daha neler neler….. Bütün bunları yaparken de yüzüne taktığı masum ve namuslu maskesiyle herkesi aldatıyor. Yani kendi menfaatine olduğu sürece her kalıba sığıyor.

Toplumumuzda çok fazla sayıda bulunan bu omurgasız insanlar ve yaptıkları, toplumsal yozlaşmaya neden oluyor. Eğer tedbir alınmazsa, tıpkı bir kanser hücresinin vücutta yayılıp metastaz boyutuna geldiği gibi bu insanlarda toplumu işlevsiz kılmaya, ahlaksızlaştırmaya, yozlaştırmaya devam edecektir. Bu insanların her yanlışını gördüğümüzde uyarmak, şikâyet etmek bunlarla mücadele etmek insanlık ve vatandaşlık görevidir. Bu omurgasızların yaptıkları yanlışları görmezden gelmek, hiçbir şey yapmamak, bu da omurgasızlığın başka bir şeklidir. Toplumsal kurtuluşumuzun reçetesi, toplumsal kurallara, ahlak kurallarına uymakla, yanlışı kim yaparsa yapsın buna karşı mücadele etmekle mümkündür. Kasada bulunan çürük elmanın bütün kasadaki elmaları çürüttüğü gibi bu omurgasızlarda toplumu çürütüyorlar. Bu konuda herkese görev düşüyor bana değmeyen yılan bin yaşasın zihniyetinden kurtulup kasadaki çürük elmaları temizleme işini sadece adliye ve kolluk birimlerine bırakmayıp onlara yardımcı olmak şeref, haysiyet ve vatandaşlık ödevidir.