SEVDE'NİN KATIKSIZ SEVGİSİ

Hayatında İlk kez birini böyle sevmişti, söylemeye kıyamadan dokunmaya korkarak. Öyle değerliydi ki bu sevgi kirlensin istemiyordu. Öyle güzel bir insandı ki sevdiği ona bakamiyordu edepten. Hani eskiden edep diye bir şey vardı işte o duygudan bahsediyorum. Böyle akarken zaman onun sevgisiyle mutlu olup güzel hayaller kurarken bir gün aniden onun ölüm haberiyle sarsıldı. İnanamadi önce şoka girmişti. Bu o olamazdı, nasıl olurdu bu, daha yaşanmamış bir sürü hayali vardı. Araştırdı belki o değildir yanlış anlaşılma olmuştur diye ancak nafile ölen kişi onun bakmaya kiyamadigi sevdiğiydi. İçine düşen ateş onu yakıyordu. Cenazesi nerde hangi mezarlığa gömülecek bilmiyordu. Kimseye sorup haber de alamıyordu. Sorduğunda ona ' neden merak ediyorsunki senin onunla ne alakan var ki ' yi duyacağından korktuğu için bu acıyı içinde büyütüyordu. Bu acıya dayanamayıp bir gün arkadaşlarıyla bunu paylaştı. Mezarını merak ettiğini ve gitmek istediğini söyledi. Arkadaşlari ona " Hangi vasifla gideceksin ki?"dedi. Doğru hangi vasifla nasıl gidecekti? Kime ne diyecekti? Çok üzülmüştü. Aradan bir kaç ay geçti ve bu acı azalacağı yerde sanki daha çok artıyordu. Onu her gün rüyasında görüyor sürekli rüyalarında onun mezarını arıyordu. Onu kah şehitlikte ararken buluyor, kah da bulamıyordu. Sonunda bir gün dayanamadı ve ölen sevdiğinin en yakın arkadaşına sordu ' mezarı nerede ? ' diye. O da Türkiye' nin ta öbür ucunda olduğunu söyledi. Nasıl gidebilirdi ? Hayatında düne kadar tek başına ildisina çıkmayan Sevde oraya nasıl gidebilirdi. Ama içinde yanan ateş öyle yakiciydi ki onu rahat ettirmiyordu. Mezarına gitmeye karar verdi. Bunu en yakın ardaslariyla paylaşınca ona güldüler, anlamsız buldular ve tekrar  " Hangi vasifla gideceksin ki? " dediler. Sonra bir gün rüyasında yine onun mezarını ararken sevdiğinin çantasını ona getirdiler. O çantayı açınca içinden bir seccade ve bir defter kalem çıktı. O defterin içinde son sayfalarında Sevde ile ilgili yazılar vardı. Sevde rüyasında o seccadeyi çantadan çıkarıp namaz kılarken Allah'a yalvarıyordu. 

Bir gün kararını verdi Sevde.

Artık vakit geldi gidiyordu. Otobüs e bindi ve yola çıktı 10-12 saat sonra sevdiğinin mezarının bulunduğu şehre geldi. Tek başınaydi, otobüsten indi etrafa bakındı. O ilde tek bir mezarlık olduğu ve mezarın da orda olacağı söylenmişti. Bir taksi çağırdı o mezarlığa gitmek istediğini söyledi ancak taksici bu ilde 3 mezarlık olduğunu belirtti. Orada ne yapacağını bilemedi. Çaresizce mezarlıklardan birine gitti ancak koskoca mezarlık ve hangisi onun mezariydi? Sonra ölen sevdiğinin yakın arkadaşını aradı ve mezarının nerede olduğunu sordu. O da bulunduğu yerden 70 km uzaklıkta bir köyde olduğunu söyledi. Ancak dönüş bileti 14:00 deydi. Nasıl yapabilirdi? 750 km geldiği yolu mezarını görmeden mi dönecekti? Kalmaya karar verdi, aklına öğretmen evi geldi. Bulunduğu ildeki öğretmen evine gitti. Durumu oradaki görevlilere anlattı ve onlar da o köydeki öğretmenlerle irtibata geçti. Bir süre sonra köyün okulunun müdür yardımcısı Sevde'yi aradı. Sıcak ve samimi bir sesle " Kızım buraya gel, bizim lojmanda kalırsın sabah da seni mezarlığa götürürüz." dedi. Duyduklarına inanamiyordu. Sevincinden ağladı. Yola çıktı ancak köye araba yoktu. Başka bir ile giden otobüse binip köyün yakınlarda indi ve köyün öğretmenlerini taşıyan özel araç gelip onu yoldan aldı ve köy lojmanına getirdi. Akşam olmuştu. Hiç bilmedigi bir yolda hiç bilmediği bir kişiyle lojmana geldi hiç bilmediği ve henüz tanışacak olacağı öğretmenlerle karşılaştı. Hepsi çok güzel insanlardı. Onu misafir ettiler. Sevde her gittiği yerde ağlıyordu. Neden ağladığını soranlara da cevap veremiyordu. Akşam yemeğini yediler ve birden telefonu çaldı. Arayan ölen sevdiğinin babasıydı. İnanamadi ne diyeceğini bilemedi. Babası ona " Kızım nerdesin hemen gelip seni alalım" dedi. Ancak onlar şehir merkezinde mezar ise köydeydi. Bu yüzden sabahı beklediler. Sevde hem annesi hem babasıyla telefonda görüştü. Ciğeri yanmış anne ağlayarak Sevde'ye "Kızım oğlumun mezarına gittiğinde benden selam söyle, o duyar seni yarın Cuma" dedi. Sevde de ağlayarak kabul etti. Nihayet sabah olmuştu. Köyden haberi duyan ölen sevdiğinin yakın akrabaları Sevde' yi almaya geldi onu evlerine götürdüler. Orada sabah kahvaltısı yapıldı. Ve bir öğretmen bir de sevdiğinin akrabasiyla mezarlığa gittiler. Mezar taşında yeşil bir örtü ve kurdale vardı. Onu görür görmez tanıdı. Zaten dün akşam annesi ona söylemişti. Orada dua ettiler mezarının başında. Hiçbir tepki veremedi Sevde yanında insanlar vardı. Sonra mezarlıktan çıkmaya başladılar. Tam uzaklastiklarinda yeniden dönüp bakınca mezara hüngür hüngür ağlamaya başladı Sevde. Bir müddet sonra yeniden mezarı başındaydı artık sadece o ve mezardaki sevdiği vardı. Yağmur yağmaya başladı. Bir yandan yağan yağmur eşliğinde Kuran okumaya başladı,onunla konuşup uzun uzun sohbet etti mezarı başında. Annesinin selamını söyledi ona. Ve nihayet ayrılık vakti geldi. Artık dönmek zorundaydı. Mezarının üstünden 3 tane taş alıp çantasına koydu. Ona tam 3 gül götürmüştü, ve ondan 3 taş alıp onunla vedalaştı. Ardından merkeze gitti. Sevdiginin ailesini görmeden dönemezdi. Taksiye bindi ve ailesinin evine gitti. Kapıyı çaldı. Kapıyı açan onun annesiydi. Onu görünce sarılıp ağlamaya başladılar. Onu içeri aldılar ve çocukluğundan itibaren nasıl bir kişiydi sevdiği hepsini anlattılar ona. Evde kardeşleri vardı. Ev huzur doluydu. Annesi ona sevdiğinin seccadesini getirdi ve " Hadi kızım namazını kıl bir şeyler atistiralim " dedi. Ve Sevde tıpkı rüyasında ki gibi sevdiği çocuğun seccadesinde öğle namazını eda etti. Uzun süre seccadeden kalkmayarak dualar etti. Ve sonra tekrar mutfakta annesiyle konuşmaya başladılar. Annesi ona ' oğlum elimi şöyle tutardı ' diyerek oğlunu anlatmaya devam etti. " Ah kızım hiç rüyamda göremiyorum onu" diye dert yanarken Sevde kendini tutamadı ve tekrar hüngür hüngür ağlamaya başladı. " Ben onu her gün rüyalarımda görüyorum " dedi. Birlikte birbirlerine sarılıp ağlamaya devam ettiler. O sırada içerden sevdiğinin babası çıkıp geldi ve yaşlı gözlerle ona :" Kızım bundan sonra sen bizim kizimizsin ben babanım o da annen"  diyerek dışarı çıktı.

Evet hiçbir vasfı olmadan geldiği bu memleketten, sevdiğinin ailesini kazanarak ve  onların bir evladı olarak geri dönüyordu. 

Sevde artık rahatlamıştı. İçindeki ateş artık onu yakmiyordu. Geriye tatlı bir hüzün ve ahirete kalan bir vuslat kaldı.

Sevmek , karşılıksız ve katıksız sevmek. Ancak bir annesnin evladına olan sevgisi gibi bir de Sevde'nin sevgisi gibi olabilirdi. Bunca sahte sevgilerin, gelip geçici ilişkilerin yaşandığı bu alemde gerçek bir sevgiyi yaşamak herkese nasip değildi. Bu yüzden onu anlamak zordu diğerleri tarafından.Ancak bunların hiçbirine takılmadan kendisi için yapabileceği en güzel şeyi yapmış , içinde yarım kalan duyguları tamamlamış,  belirsizlikleri netleştirmis ve güzel bir aile kazanarak geri gelmişti Sevde.

Sevde sevdiğini kaybetti ancak o kadar çok güzellikler, değerler, duygular ve insanlar kazandı ki...