Kendini Sevmeyi Öğrenmek

Hayatın en uzun yolculuğu, insanın kendine doğru yaptığı yolculuktur. Bu yolculukta en zor ama en dönüştürücü adım, kendini sevmeyi öğrenmektir. Çünkü çoğumuz, başkalarına şefkat göstermekte ustayızdır; ama sıra kendimize geldiğinde, içimizdeki eleştirmen hemen devreye girer.

Kendini sevmek bencillik değildir. Aksine, ruhsal olgunluğun bir göstergesidir. Çünkü kendini seven bir insan, kendi değerini bilir, sınırlarını korur ve başkalarına da daha sağlıklı bir sevgi sunar. Ancak bu noktaya gelmek için önce kendimizle yüzleşmemiz gerekir: Kırıldığımız yerlerle, bastırdığımız duygularla ve geçmişin izleriyle.

Kendini sevmek, kusurlarını inkâr etmek değil; onları insan olmanın bir parçası olarak kabul etmektir. Her “hata” aslında öğrenme fırsatıdır. Her “eksiklik”, gelişme alanıdır. Ve her “yaramız”, bize nereden geçtiğimizi hatırlatan bir pusuladır.

Kendini sevmek, hatalarını görmezden gelmek değil, onlardan öğrenebilmektir.
Kırık yanlarını reddetmek değil, o kırıkları zarafetle taşımayı bilmektir.
Ve en önemlisi, kendi iç sesini yargılayan bir hakemden, destekleyen bir dost hâline dönüştürmektir.

Psikolojide bu kavram, öz şefkat olarak adlandırılır. Öz şefkat, zorlandığımız anlarda kendimize anlayışla yaklaşabilmek, “Bu duyguyu yaşayan sadece ben değilim” diyebilmek ve iç sesimizi yumuşatmaktır. Yani içimizdeki cezalandırıcı sesi, destekleyici bir rehbere dönüştürmektir.

Unutmayalım: Kendini sevmek bir varış noktası değil, bir süreçtir. Her gün biraz daha anlayış, biraz daha sabır, biraz daha kabulle büyür.
Belki bugün sadece aynaya bakıp şunu söylemekle başlayabiliriz:

“Eksiklerimle, yaralarımla, bütün hâlimle kendimi seviyorum.”