TÜRKEŞLE TÜRKİSTAN GEZİSİ 3

Dr Seyfi ŞAHİN

Başbuğ Türkeş, başkanlık divanı toplantısında;

“Başbakan Demirel, Türk cumhuriyetlerine, büyükelçilik açmak istiyor.

Beni de davet etti. Beraber gitmemizi istedi’. Dedi

Arkadaşlar olarak hep itiraz ettik;

“Siz, Başbuğsunuz, Türkistan’a başkan olarak gitmeniz gerekir.

İkinci adam olarak gitmenize razı değiliz” dedik.

Söz verdim gideceğim dedi.

***

Sonra ben Kayseri’ye parti çalışması için gitmiştim.

Beni aradı. Türkistan’a sen de geliyorsun. Dedi.

Hediyelerini al, hazırlan diye söyledi.

Kuranı kerim alsam olur mu dedim. Olur dedi.

Kayseri diyanet yayınlarına vardım. Kuranı kerim alacağım dedim

Orada dediler ki, bir iş adamı buradaki bütün Kuranı kerimlerin parasını ödedi.

Hepsini alabilirsin dediler.

Ben de götürebileceğim bir koli Kuranı kerim aldım.

Ankara’ya götürdüm.

Sanıyorum 26,27 Nisan !992 günü idi.

Esenboğa hava alanında iki uçak hazırlanmıştı.

Bizim uçak THY dan kiralanmıştı.

İlk uçak küçük olduğu için Sayın Başbakan Demirel, korumaları ve bakanlar vardı.

Bizim uçakta da Başbuğ, MHP den ben ve Erzurum milletvekili Oktay Öztürk.

Bazı eski bakanlar, her partiden milletvekilleri.

Genel müdürler, üst bürokratlar ve gazeteciler vardı.

***

Uçağa bindik, Başbuğ VİP in en önünde, ve yanında ben vardım.

Uçak kalkmadan önce bana;

“7 Ayetil kürsü oku” dedi. İçimizden o da okudu, ben de okudum.

Yolculuk önce Özbekistan’ın başkenti Taşkent’e hareketle başladı.

Akşama yakın hava alnına indiğimizde, havalanın dolusu 100 lerce uçak gördük.

Rus antanov uçakları idi. Sıra, sıra dizilmişlerdi.

Ben yakınımdaki rehbere sordum bu kadar uçak niye burada dedim.

O da, bu uçakların dış kaportası Özbekistan’da yapılıyor dedi.

Ama Sovyetler dağılınca üretim durdu.

Bu uçaklar burada kaldı. Dedi.

***

Caddelerde araba ile giderken her yere; “Hoş geldin Süleyman aga” diye afişler asmışlardı.

Akşam bizi, İslam Kerimov, geniş bir salonda ağırladı yemek verdi.

Bu arada Özbek kızları, milli danslar oynadılar.

Kerimov’un yanında onunla şakalaşan birini gördüm.

“A, bunu ben tanıyorum” dedim.

Ben İzmir’de askerken, Fuarın Rus standında o kişiyi gördüm.

Hiç unutmadım çünkü Bizim köyden Tevfik emminin Erdoğan abiye benziyordu.

Demek ki, Özbekistan’da KGB istihbaratındaymış.

Çok iyi bir Türkçe bildiği için göndermişler.

Kanım kaynadı , yanına yaklaştım. Sen her sene mi geliyorsun dedim?

Oda “bıldır geldim” dedi.

***

Taşkent’in meydanında Ali Şir Nevai’nin heykelini gördüm, çok sevindim.

Ali Şir Nevai, Türk edebiyetının büyük şairlerindendir.

Türkçüdür ve Fars şiirine karşı Türk şiirin üstünlüğünü ispatlamış şairdir.

Özbek devlet adamları ile görüştüğümüzde Başbuğ hep şunu işledi.

“Türk cumhuriyetlerinin devlet adamları, her yıl bir ülkede toplanmalıdır.

Türk devlerinde ki, siyasi, ekonomik, kültürel, tarihi sorunları tartışıp,

Karara bağlamlıdırlar. Her yıl bir devlet başkanı bu toplantıya başkanlık etmelidir.”

Yani Başbuğ, hayatının büyük çoğunluğunda Türk milletine işlediği Turancılık için fırsat doğmuş,

Durmadan Turan birliğini telkin ediyordu.

O gün bütün partilerin milletvekilleri de aynı heyecanı duyuyordu.

Sıra büyük elçilik açmaya gelmişti.

İslam Kerimov’un mutluluğu gözünden okunuyordu.

Heyecanlı bir törenle elçilik açıldı.

Adım adım Turan ülküsü gerçekleşiyordu.

***

İşimiz bitince, Kırgızistan’a hareket ettik.

Eskiden başkentin adı Firunze idi. Bir komünist komutanın adı. Kırgızistan ilk o ismi değiştirdi.

Bişkek Hava alanına indiğimizde, elinde bir kartal olan atlı bir kişi bizi karşıladı.

Ellerinde bir ekmek ve tuz olan görevli hepimize ikram etti.

Bu orta Asya’da, gelenekmiş.

Alanda büyük bir Kırgız çadırı vardı.

Bir de uçaklar vardı ki, hayret edilecek şeydi.

Rusların 2. Dünya savaşından önceki ilkel kanatlı ve pırpırlı uçaklar.

Fakirlik diz boyu, her yerde ve her ortamda iflas etmiş bir devletin perişan hali vardı.

Akşam, yemekten sonra bize, kımız ikram ettiler. Başbuğ içmedi. Manasçılar destan okudu.

Bir de Türk kültürüne ait çok değerli bir opera seyrettik.

İçinde destanlar, kahramanlıklar, Kırgız hayatına ait sahneler vardı.

Bu arada ilave edeyim, Ankara’da da opera binası vardı.

Ben dışındaki, afişte, hangi eserin sahnelendiğine bakardım.

İnanın ne oynanan eser, ne de müzik asla hoşuma gitmezdi.

Hiç girip de seyretmedim. (devam edecek.)

08.09.2022, Kayseri.