ÜÇ GENÇ VE PÜSKÜLLÜ BELA  

   Öğle vakti, İzmir Karşıyaka 
   Abdest almak için camiye yöneldi, abdesthaneye girdi, içerisi oldukça kalabalıktı. Birden onları gördü, gözlerine inanamadı, o kalabalığın içinde 3 tane genç, sadece üstlerinde kilotları olduğu halde çıplaktılar.
   Gençlerden ikisi şampuan ile saçlarını yıkıyor, diğeri ise elindeki tıraş bıçağı ile bacak kıllarını temizliyordu, kesilen kıllar ise oraya buraya dağılmış hâlde kötü bir görünüm arz ediyordu.
   İçeri giren insanlar onlara şöyle bir bakıyor, "bela benden uzak olsun" düşüncesi ile bir an abdestini bitirip çıkmaya çalışıyorlardı.
   Bazıları duyulur duyulmaz bir sesle söyleniyor, çaresizlikle kıvranıyorlar, sonra sessizce uzaklaşmak istiyorlardı. Gençler ise hiç birine aldırış etmiyor, işlerini rutin hareketlerle devam ettiriyorlardı. Sık sık küfrediyor, bağırıyor, çağırıyor, şakalar yapıyorlardı. Sanki onlardan başka kimse yokmuş gibi serbest hareket ediyorlardı.
   Nihayet orada bulunanlardan biri dayanamadı.
   Adam;
   "Şu yaptığınız doğru mu? Yerleri kirletiyorsunuz, burayı temizleyin yoksa polis çağırıyorum" dedi. Gençler hiç oralı değil, senli benli konuşmaya devam ediyor, sık sık cinsel içerikli küfürler savuruyor, insanları üstü kapalı bir şekilde tehdit ediyor, 'polis molis bize vız gelir' demek istiyorlardı adeta.
   Nihayet abdesti bitti, dışarı çıktı, üzgün bir şekilde camiye girdi, oturmadı, imamın odası olduğunu tahmin ettiği yere yöneldi, kapıyı tıklatıp içeri girdi, selam verdi, imamın "buyurun!" sözü ile olanları bir çırpıda anlattı, polis çağrılması gerektiğini söyledi.
   İmam; 
   "Tamam abi, ben gereğini yapacağım" diyerek odadan çıktı, olayın yaşandığı abdesthaneye yöneldi.
   O da çıktı, vardı uygun bir yere oturdu, beklemeye başladı. Ezana çok vardı, dayanamadı, kalktı abdesthane tarafına yöneldi. İlk olarak polisleri gördü, olayı izleyenlerden birine; 
   "Ne oldu, yakalandılar mı?" diye sordu.
   Adam; 
   "Ne yakalanması abi, polis gelmeden kaçıp gittiler"
   Tekrar camiye girdi, üzülüyor, bunun provokasyon olduğunu seziyor, yaşananları püsküllü bir belaya benzetiyor, gençlere hem kızıyor, hem de 'Allah hidayet versin, çok kötü günlere kaldık, çok kötü...' diye mütemadiyen söyleniyordu.
   Biraz sonra ezan okunmaya başlandı, üzgündü, ezandaki hüzün çağrıştıran ahenkli sese daldı gitti...