ÇİFT SARILI YUMURTA

Gönül saf, kalp temiz duygu, halis ise Allah’ın da işlerinde yardımcı olacağı muhakkaktır. Şu günlerde hayat pahalığından şikayet ediyoruz. Bu bir gerçek son yıllarda hayat pahalığı (enflasyon)var. Hayat pahalığının elbette nedenleri var. Nedenlerinden biride çok kazanmak, yani gözümüz doymadığı zaman maalesef karnımız doymuyor. Hemen eleştireceğinizi biliyorum ne alaka kardeşim ekonomi iyi yönetilse hayat pahalığı olur mu? 

Hayatın içinde yaşarken, ihtiyaçların karşılanmasın da temel ihtiyaçlarımızı alışverişle karşılarken pahalığı legal hale getirmek isteyen insanların iki kere ikinin dört etmediğini öğrendim. Onlara göre iki kere iki dört değil beş, altı, yedi… ediyor. Kısaca örnekleyecek olursak; köydeki evimde küçük sera için sera naylonu alacağım. Bu tür ürünler metrekare ile satılır. Esnafa sekiz metreye altı metre sera naylonu alacağımı söyledim sera naylonunun metrekaresini sordum. Esnaf bana metrekare olarak satmıyoruz kilo ile satıyoruz, tahminen Binlira tutar. Bu tür ürünler metre kare ile satılır desem de esnaf biz kg ile satıyoruz alırsan. Oradan ayrıldıktan sonra internetten kalınlığı, güneşe dayanaklığı vb. özellikleri olan sera naylonu araştırdım takriben dörtyüz-beşyüz TL arası farklı rakamlar çıkıyor. Sonuç olarak aynı özellikte ve ölçülerde sera naylonunu başka bir esnaftan buldum fiyatı dörtyüzonikilira tuttu, aldım. Aynı ölçü ve özellikte olan ürünü metrekare olarak satarsan yarı fiyatına, yok Kg olarak satarsan iki katına. Burada şunu anladım ürünün satış birimi değil de çok kazanmak için satış birimini değiştirmesi yetiyor.

Burada şu hikaye aklıma geldi paylaşmak istedim.

Evin kapısı vurulduğunda, kadın güçsüz bacaklarıyla hole doğru ilerledi. Gelenler, oğlunun arkadaşlarıydı.

Her ikisi de elini öptükten sonra, uzun boylu olanı “Pek fazla vaktimiz yok anacığım” dedi. “Yarım saat izin koparıp hatırını    sormak istedik.”

Kadın, büyük bir telaşla “Olmaz öyle şey” diye atıldı. “Bir şeyler yedirmeden sizi bırakır mıyım hiç?”

Yaşlı kadın, bu sözleri eşinin ve oğlunun sağlığındaki günlerden kalan alışkanlıkla bir çırpıda söylemiş, fakat işin nereye varacağını düşünmemişti. Öteki, saatine baktıktan sonra “Peki anacığım” diye karşılık verdi. “Karnımız tok ama yine de ikişer yumurta kırarsan yeriz.”

Gerçekte delikanlı, kadına zahmet vermemek için böyle demiş ve bahçede de tavukları gördüğünden, işi en basit biçimiyle geçiştirmek istemişti. Onların son günlerde yalnızca iki yumurta yaptığını ve evde de başka bir şey bulunmadığını nereden bilecekti?

Kadın mutfağa doğru yönelirken, şimdi yan odada oturan gençlerle Kıbrıs’ta askerlik yaptığı sırada şehit edilen yavrusunu düşünüyordu. O da arkadaşları gibi, sahanda yapılan yumurtayı ne kadar çok sevdiğini anımsadı. Kadın, titrek elleriyle yumurtaları kırmaya çalışırken ister istemez üzülüyor ve konuklarına, yoksulluğunu hissettirtmemenin çarelerini arıyordu. İyi ama çocuklar ikişer yumurta dedikleri halde, tabaklarında yalnızca birer yumurta gördüklerinde ne olacaktı?

Kadın daha fazla bir şey düşünemedi. Ve yumurtaları alıp kırdığında, yüzü sevinç gözyaşlarıyla ıslandı.

Her iki yumurta da çift sarılı çıkmıştı.