İHANETİN AYAK SESLERİ
İhanet, insanlar ve toplum için ağır bir suçlamadır.

Hep düşünmüşümdür “niçin ihanet edilir?” Karşıma çıkan ilk şey nefret duygusu olmuştur.

Genelde ihanetin temelinde nefret duygusu yatıyor, bundan başka çıkar, şöhret ve makam düşkünlüğünü neden olarak gösterebiliriz.

İhanet içinde olan insanlar yaptıklarının ihanet olduğunu büyük çoğunlukta bilmezler, ha şüphe duyarlar, ‘acaba?’ derler ama ihanet ettiklerini kabul etmezler, kendilerine göre yaptıklarının bir çok nedeni vardır, bunları da size rahatça sıralayabilirler.

Tarihin her döneminde ailesine, çevresine, ülkesine ve milletine ihanet edenler olmuştur, olacaktır da. Bu çeşitli sebep ve bahaneler ileri sürülerek yapılmış ve yapılacaktır da.

Bazen yapılanın ihanet olup olmadığı kararı o anda verilemez, kimi zaman bu kararı zaman verir, zaman içinde ihanetin varlığı ortaya çıkar.

Aksine kimi şeylerin başta ihanet gibi göründüğü halde onun ihanet olmadığını anlamak için uzun bir zamanın geçmesi gerekmiştir, bunun kimi örneklerini tarihin tozlu sayfalarında görebiliriz.

İhanetini saklayanlar, farklı gösterenler, iyi yaptıklarını iddia edenler, ihaneti ortaya çıkınca genellikle hatasını telafi etme yolunu seçmemişler daha çok kaçmayı, başka yerlere gitmeyi tercih etmişlerdir, bunun esas nedenlerinden biri de ‘can kaygısı’ olmuştur.

Osmanlı Devleti’ni 1. Dünya savaşına sokanlar, savaştan yenik ayrıldıkları zaman ilk fırsatta ülkeyi terk etmişler, üzerine aldığı sorumluluğun sonuçlarına katlanmaktan kaçınmışlar, fırtınanın dinmesini, ihanetinin unutulmasını, toplumun ilgisini kaybetmesini beklemişler, tüm bunlardan sonra geri dönmeyi düşünmüşlerdir.

Ama olmamış

Yaptıklarının karşılığını yurt dışında da ödemişler, ödemek zorunda kalmışlardır.

Osmanlı devlet adamlarından Talat, Enver ve Cemal paşalar bu konu ile ilgili en bariz örnek olarak verilebilir. Bu üç paşa görevlerini yaparken elbette iyi niyetli ve ülkenin yararına olacağını düşünerek yapmışlar ama yanılmışlar, ülkeyi yok etme eşiğine kadar getirmişlerdir, sonra çan kaygısına düşerek soluğu yurt dışında almışlardır.

Bir Türk gazetecisi olan Ali Kemal ise kimi eylem ve fikirleri neticesinde İzmir’de "ihanet" gerekçesi ile halk tarafından linç edilmiş, ailesi ise yurt dışına çıkmıştır.

Bu konuda pek çok ilgi çekici, acıklı, trajik kimi gibi örneklere rastlanabilir.

İhanet, bizim toplumumuzdan daha çok Batı toplumlarında görülür, onlar her ihaneti şiddetle cezalandırma yoluna gittikleri halde, ihanet edenlerin sayısı bir türlü azalmamış, aksine artmıştır.

Politikacı, sanayici, memur, din adamı, yönetici vb. her kesimden insan grubunda ihanete rastlanmıştır.

Sadece Osmanlı Padişahlarından vatana ihanet eden görülmez, her ne kadar Sultan Vahdettin’in ihanet ettiği söylense de biz buna katılmıyoruz, yapılan son araştırmalar onun ihanet etmediğini göstermektedir.

Sonuç olarak ihanet her millet, her topluluk her insan grubunda görülmüştür, bundan sonra da görülecektir. İhanet edenlerin hepsi bilinçli olarak ihanet etmemişler, azıklık da olsa kimileri sonuç itibarı ile ihanet suçlamasına maruz kalmışlardır.

İhanetin makam, servet, şan, şöhret açlığı içinde olan insanın doğasının bir gereği olduğu da söylenebilir...