KOKULAR, KOKULU BİTKİLER, ESANSLAR

Kokuların güzelliği izafi bir kavramdır. Bu yüzden kokular hoşa giden veya gitmeyen, duygular veren, gözle görülmeyen sadece burunun algılaya bildiği koklanan bir olgudur. Yemek kokusu aç bir insanı cezbeder. Kan kokusu; Arslan gibi, köpek balığı gibi canavarları cezbeder. Hatta fermente kokular, çürük kokuların bile doğada cezbedenleri vardır. Bunun yanında yağmur yağdığında toprağın kokusu, denizin kokusu, ormanın kokusu doğanın canlılara bir armağanıdır.

Bitkiler ise kokularını hayati önlemleri için sergilemektedirler. Böceklerin tozlaşmayı daha iyi yapa bilmesi için sunulup. Kendi albenisini artırmak için, tozlaşmayı yaptıra bilmek ve böceğin çiçeği daha kolay bula bilmesi için yaymaktadır. Böceklerde aynı fayda sayesinde hayatta tutuna bilmektedir. Yukarda da belirttiğimiz gibi bitki kokuları, aynı zamanda da bitkilerin kimliği gibidir.

Doğa döngüsünün sağlanmasında kokular çok önem arz ederken, besin zincirinin halkalarını da oluşturmaktadır. Allah doğayı yaratırken canlıları birbirine muhtaç olarak yaratması doğanın her canlı tarafından bu varlığa katılmasını da sağlamaktadır. Allah bir canlıyı dünyaya getirirken anne ve baba olarak iki doğal koruyucuya verme nedenin de bu olduğuna inanmaktayım.

Flora (Bitkiler dünyası) ve faunanın (böcekler dahil yaşayan hayvanlar) uyum içinde çalışması doğanın sağlıklı olmasıdır. Bitkiler böcekler dahil, ot oburları çekerken, ot oburların varlığı da daha başka canlıları çekmektedir. Bu sayede doğada çok güzel bir iş birliği görürüz. Herkes kendi işini yapar-ki döngü hareket eder. Güz ayları geldiğinde milyonlarca, milyarlarca bitki tohumu üretilmiş olur. Bunlar canlılar tarafından yenir, heder olur, telef olur yine de birçok tohum doğaya dağılıp, önümüzdeki baharda topraktan fışkırmak için baharı beklerler. Ağaçlar bile aynı döngüdedir.

Dışardan müdahale her zaman çalışan sistemlere zarar vermektedir. Doğa bu müdahalelere de önlem almıştır. Yok olmamak için direnir. Zira ne inatçı tohumlar yetiştirir-ki, akıllara zarar. Yaban yaseminin in (Solanum Dulcamera) kökü toprağa iğne ucu kadar girse hayatta kala bilmektedir. Keza yollarda parkelerin arasından çıkmış akça ağaç (Acer spp.) fidancıklarını bir çoğunuz görmüşünüzdür. Orman ve anız yangınlarından sonra fidanlar ve otlar topraktan yeniden fışkırır. Kuraklıklar uzunca yıllar devam ederse flora zarar görür ve o ortama daha dayanıklı istilacı türler çoğalmaya başlar. Haddi zatında istilacı tür ne demektir? Kime göre istilacıdır, kime göre istilacı değildir? Tarım için istilacı sayılan bitkiler Nevşehir’in tepelerini adeta istila etmiş gibi durmaktadır. Buralarda zaten tarım ve hayvancılık yapılmıyor. Güzel sekiler çok eski zamanları temsil etmektedirler. Ağaçlar bile gün geçtikçe azalmakta, kar da eskisi gibi yağmamaktadır. Yağan yağmurlar ise tepelerden aşağıya akıp gitmektedirler.

../..

Bahar geldiği zaman bozkırların güzellikleri kendilerini göstermektedir. Güzün gördüğün dikenin güzelliğini baharın görmek gerekir. Şu kuru ot baharda gelinliğini giymiş, bir baharlık ömrünü tamamlamıştır. Şu yabani muşmula ne güzel çiçekler açmış hangi bir baharlık ömrü olan bir böcek da ondan nasiplenmiştir. Tüm bozkır çiçeklerle bezenmiştir. Ta ki, Haziran’ın ikinci haftasına kadar. Dünyada yaz gelse de birçok bitki kurumaya dönmüştür. Bir güzellikleri ve kokuları bozkırın anılarında kalsa da, emin olun bitkiler dünyada bizde varız demektedir.

Leylak ağacı Ürgüp yolu/Nevşehir.

Bitkisel kokuların haricinde de kokular vardır. Bunlara fenomenler de denmektedir. Örneğin arı fenomeni arıları çeker. Arılara yuvalarını buldurur. Bizler algılayamasak da hayvanlar arasında yayılan fenomenler bazı mesajlar vermektedir. Bitkisel olmayan maddelerden oluşan iki büyük koku vardır ki, tarihler boyu meşhur olmuş ve meşhur olmaya devam etmektedir. Bu kokular Misk ve amberdir.

Literatürde “Eşi benzeri olmayan koku” olarak geçse de Misk; Erkek misk geyiğinin vücudundan çıkan kuvvetli, yağlı bir salgıdır. Başka bir deyişle erkek geyiğin menisidir. En kıymetli misk, misk geyiğinden elde edilse de; Misk kedisi, misk keçisinden üretilen ve en bol bulunan türlerdir. Ayrıca Misk öküzü ve misk faresinden de misk elde edilmektedir.

Misk elde etmek için siyaha yakın koyu kahverengi renklerdeki ifrazatlar biriktirilip kurutulmaktadır. Misk bu esnada gerçekten iğrenç bir kokusu varmış. Sonradan çeşitli işlemlerden geçirilerek seyreltilip o güzel, kalıcı ve keskin kokuya ulaşılmaktadır. Misk “Sanskritçede” testis anlamına gelmektedir.

Koku her yerdedir. Profesyonel parfümcüler kendilerine özgü koku parfümleri hazırlayıp marka yapıyorlar. Örneğin domates yaprağı, süt kokusu bu karışımlara gire biliyor. Dünya üzerindeki parfümlerin büyük çoğunluğunda hammadde olarak clvet kedisinin ilişkiye girmek istediği zaman anüsünden salgıladığı sıvı kullanılır. Bu sıvı ham halinde aynı miskte olduğu gibi iğrenç bir kokusu vardır. İşlenince bu kokuda kalıcı ve çok hoş bir kokuya dönüşür. Hani hatırlarsınız. Bir kahve türü vardır. Yine aynı kediye kahve yedirilir ve dışkısından çıkan kahve açık ara piyasaların en pahalı kahvesi olarak satılır. Kedi yine aynı kedidir.

Amber ise balinaların vücudundan sindirim sistemi ifrazatıdır. Başka bir deyişle kusmuk. Günümüzde balina avlamak yasaklandığı için amber üretimi azalmıştır. Sadece Bahama Adaları yakınlarında balinaların ifrazatlarını denize bırakırlar. Sudan hafif olan bu ürünler kıyılara vurur. İnsanlar tarafından toplanan bu deniz ürünü piyasada satılmaktadır. Günümüzde amberin yarı sentetik ve tam sentetik olarak imalatı yapılmaktadır.

Amber salgısının Kaşalot ve ispermeçet balinalarında vücuda katkıları ve etkileri bilinmemektedir. Bir balina yılda 300 Kg. Amber ifrazatında bulunur. Ölü balıkların karnı açıldığında ise ortalama 45 Kg. Amber çıkarılmaktadır. Amber çıkarıldığında mürekkep balığının sırt kısımlarına ait parçalar bulunmaktadır. Amber ayrıca şifacılıkta da kullanılmaktadır. Örneğin rahim düz kaslarındaki, kas gevşeticiliği tespit edilmiştir. Misk olsun amber olsun piyasanın en pahalı koku hammaddesi olarak yüzyıllarca tahtını korumaktadır. Öyle ki, dinler de bu güzel kokuları övülmektedir. İpek yolu dahil tüm kervan yollarının en kıymetli yükleri arasında yer aldıkları da bir gerçektir.

Misk ve amber kokuları oldukça pahalı kokulardır. Bir parfüm alacaksanız fiyatının sadece %3 ‘ü içindeki sıvıdır. %97’si; Şişesi, ambalajı, reklamı v.s. dir.

../..

KOKULU BİTKİLER

Kokulu bitkileri tanımaya çalışalım. Bazılarından kısa örnekler verebileceğiz. Ya değilse çok büyük kitaplar oluşturacak niteliktedir. Parfümcülerde bu teferruatları çok güzel bir şekilde değerlendirip, formüllerini gizlerler. Bitkide kokan sadece çiçekler değildir. Özellikle ağaçların odunları çok güzel kokular saklarlar. Siz hiç marangoz hanede oturdunuz mu? Çam kokusunun zirve yaptığı yerlerden biridir. Reçineli olduğu için bu kokuda kolay kolay kaybolmaz. Elma ağacının reçine yoktur lâkin taze ağaç kırılıp odunluğa istif edilirken akıllara zarar o güzel koku sayesinde evin en güzel kokan yeri odunluk olur. Kokusuz hiçbir odun olmadığına inanıyorum. Yöremiz kavak ağacının, Çınar ağacının kendine özel güzel kokuları bulunmaktadır. Yöremizde bulunmayan Sandal ağacı (Santalum album) kokusunun ticari değeri dünya çapındadır. Keza Ardıç (Junuperis Commonis) Kokan en güzel ağaçlardandır. Bu ağacın reçinesi de kullanılmaktadır. Ayrıca ardıç ın kolonyası bile yapılmaktadır. Emin olun bu örnekleri çoğalta biliriz.

Gece kokan Bahçe/Nevşehir.

Burada önemli olan, kokularla ne yapacağımızdır. İşsizliğin kol gezdiği, bir hobisi olmadığı için hayatı renksiz geçen insanlarımızın olduğu günümüzde, kokuların dünya çapında astronomik kârları olan sanayi ve tarım haline gelmesi içten bile değildir. Zira bitki ve koku zengini olan ülkemiz bu pastadan yeterince pay alamamaktadır. Merdiven altı üretimler her yerde ve her zaman yapılmaktadır. Oysa iş ve hobi olarak düşünen insanlarımız eğitimini de alarak mikro seviyede üretimler yaparak, yarı mamul ürünler satarak gelirini artırır ve çeşitlendirir. En önemli karıda hoşuna giden bir hobi sahibi olmasıdır. Konu hakkında çok bilgi sahibi de olmaya bilir. Araştırma yapıp bir şeyler bulmanın zevklerini tadar. Bu zevk araştırmacıya heyecan ve mutluluk vereceği gibi aynı zamanda da insanı geliştirmektedir, güzel bir etkinlik yapma imkânı da vere bilmektedir.

En tanınmışları, kolay bula bildiklerimiz koku bitkilerinden örnekler verelim. Örnek verirken de bitkinin başka özelliklerine kısaca değinelim.

KARANFİL (Syzygium aromaticum) Baharat olarak da kullanılan karanfil ağacı tropik iklimlere uygundur. Her dem yeşil kalan bu ağaç10-20 metrelere kadar uzaya bilmektedir. Ekonomik değeri çok yüksek olduğu için bolca yetiştirilmekte ve ihraç edilmektedir. Bizler bu ağacın kuru tomurcuğunu aktarlardan veya marketlerden almaktayız.

Yöremizde en çok ıhlamurla beraber demlemede kullanılmaktadır. Bu tomurcuklar baharatlar arasında yer bulduğu gibi şifacı bitkilerde ve aroma bitkiler arasında da yer bulmaktadır. Kokusu ve tadı beğenilmektedir. Şifacılıkta ise; Temizleyici, mikrop öldürücü, mantar yok edici, ağrı kesici, ağız kokularını giderici, mide bulantısını giderici etkilerini saya biliriz.

Diğer baharat kokularına örnekler ise; Tarçın, kaküle, kara biber, Küçük Hindistan cevizi, kekik türleri, ada çayı türleri gibi uzayıp gitmektedir.

ADA ÇAYLARI (Salvia türleri) Çok yıllık çalımsı ve otsu bitkilerdir. Morumsu, beyaz veya yeşil çiçekler açar. Bu bitki kokulu bitkiler arasında kendine yer bulduğu gibi; Aromatik, şifacı ve boyacı bitkiler arıcı bitkiler arasında da kendine yer bulmaktadır. Yöremizde altı kadar türü bulunmaktadır. Ada çaylarının her bir türünün kendine özel kokuları ve tatları bulunmaktadır.

Salvia friticosa namı değer acı elma, elma çalısı olarak da bilinmektedir. Yöremizde 350 evlerin üzerindeki hızarcı mevki bu bitkilerin habitatıdır. Aynı türe benzer bir ada çayı da nar vadisinin güneşli sırtlarında bulunmaktadır. Aromatik yağının yoğun olması bu türe özellik yüklemektedir. Çayını tavsiye ederim.

Acı elma ada çayı. Küçük dağ/Nevşehir. Ada çayı Nar Vadisi

Ada çayı hakkında tarihten bir sahne DÖRT HIRSIZ SUYU

Avrupa’da veba salgını olduğu yıllarda hırsızlar evleri, ölüleri ve hatta can çekişen insanları bile soyuyorlarmış. Bu hırsızlara hiçbir şeyde olmuyormuş. Sonunda Engizisyon bu hırsızları yakalar. Ölüme mahkûm eder. Yalnız bunları hastalıktan koruyan sihirli ilacın formülünü verdikleri takdirde affedileceklerini açıklarlar. Toulouse’daki resmi arşivlerde bu açıklama mevcuttur. Hırsızlar; Ada çayı, kekik, lavanta, urum çiçeği ve birkaç çeşit otu karıştırıp hazırladıkları bu suyu vücutlarına sürerlermiş. Hırsızların, kekiğin mikrop öldürücü özelliğini bilmiyorlarmış. Başka bir şifacı bu karışıma sarımsakta eklemiş.

Dört hırsız suyu 19. YY sonlarına kadar eczacıların kodekslerinde sürekli olarak kalmıştır. Hatta bu su satımı bakkallarda bile satılmıştır. Maille adında bir sirke yapımcısı bu suya birkaç ekleme yapıp patent almış. Hasta ziyaretlerine gidenler bu suyla ellerini dezenfekte eder olmuşlar. (Tabiyat haklıdır. Maurice Messeque. Sayfa 137. E yayınları 1973)

Bu suyun hazırlanması ise; Bitkilerin ayrı ayrı demlenip, birbirleriyle soğuk karıştırma olduğunu başka bir kaynaktan okumuştum. Urum çiçeği yöremize ait değildir fakat karşılığı da yok değildir. Ada çayı olsun, lavanta olsun, kekik olsun aynı zamanda koku bitkileridir. Bu nedenle buna benzer veya aynı karışımı yapıp ev parfümü olarak niye kullanmayalım diye düşünmekteyim. Sizlerle bir detay paylaşayım. Bu bitkiler çiçekli bitkilerdir. Bunlara kök, meyve gibi kokuların katılmasına taraftar değilim ama denenmez de değildir.

Adaçayının terlemelere karşı etkili olduğunu denedim, gördüm. Adaçayı yine fazla içilmemesi kaydıyla zihin açıcı, metabolizma hızlandırıcı olarak da kullanılmaktadır. Ada çayının antibiyotik özelliğinden yararlanmak için ise; Kaynamış ve 5-10 dakika bekletilmiş suyun içine atılan bir tutam adaçayının 5 dakika demlemesinden içmek gerekmektedir.

AKASYA (Robinia Pseudoacacica) Tepeden tırnağa insan için zehirli olan bu ağacın çiçekleri çok hafif olmakla birlikte hoş kokusu bulunmaktadır. Akasya kuraklığa dayanıklı bir ağaçtır. Tohumlarına kolay ulaşılabilirliği ayrı bir avantajdır. Kurak tepelerimizde ağaçlandırmanın başlaması için uygundur.

AKÇA AĞAÇ (Acer spp.) Çok enteresan ağaçlardan biridir. Pek çok çeşidi bulunmaktadır. Acer Cappadocica yöremizin adını taşımaktadır. Faunaya yardımcıdır. Zira kuşlar bu ağaçları emniyet ve tohumları için çok severler. Nevşehir Belediye caddesinde akşam üzerleri serçelerin seslerini dinlemek benim çok hoşuma gider. Akça ağaç Osmanlı döneminde yay yapılan ağaçtı. Tohumlarının gelişimi de akıllara zarardır. Bir çay kaşığı toprakta bile fidan vere bilmektedir. Bu özelliğinden dolayı çam ormanı yetiştirilecekse, fidanlarının yetişmesi için yarı gölgeyi sağlamaktadır. Acer Campastre şeker akça ağacı yöremizde yetişmektedir. Baygın ve kendine özgü çiçek kokusu inanılmazdır. Arıları ve kuşları adeta bir mıknatıs gibi kendine çeker. Tanıdığım en ağır kokular arasında yer alan çiçek kokusunun yanında bu bitkiden şekerde üretilmektedir.

ARDIÇ (Juniperus communis) Kokulu, reçineli, oldukça çeşidi bulunan bir ağaçtır. Türkiye ormanlarının %8-9’u nu oluşturmaktadır. Başka bir deyişle 1.100.492 hektarlık alandadır. Akdeniz bitki topluluğuna ait bir ağaç olsa da tüm dünyaya yayılmışlardır. Ardıç ağacı birçok toplulukta kutsal ağaç kabul edilmektedir. Ardıç kokulu bitkilerde olsa da, şifacılarda, peyzajda, reçineli ağaçlar gibi bazı listelerde de bulunurlar.

Ağşıklı dağı/Nevşehir.

Ardıç ağacının kendine has bir özelliği vardır. Ardıç tohumu toplanıp ekilmez. Ancak ardıç kuşunun (Nami değer sığırcık) sindirim sisteminden geçmesi gerekmektedir. O zaman tohumun fidan olma olasılığı yüzde doksanların üzerine çıkmaktadır. Başka makalelerimde de bahsetmiştim. Aşıklı Dağının zirvesinde gördüğüm ardıç ağacını unutamadım. Güney yamaçlarında oldukça kurak mini bir sekide ardıç yetişmiş. Ağustosun sıcağında yem yeşil duruyordu. Muhtemel bunu kurlar ekmişti. Yeri gelmişken bahsetmek isterim. Katı atık çöpler doğayı kirletirken karga gibi, sığırcık gibi tohum ekicileri tembelliğe sevk etmektedir. Tohum yiyeceğine atık ekmeği, yeleyi tercih etmektedir. Ya bu hayvanların tohum yemeyi unutmaları durumunda doğanın eli bir kez daha küçülecektir. Sığırcık kuşları yöremizde pek çok bulunmaktadır. Hatta ardıç ağacı yetiştiriciliği bile niye düşünülmesin. Hem özel sektör alır hem belediyeler alır. Ağaçlandırmada ise tüplü tohum ekmeden tohumu direk toprakla buluşturmayı tercih ederim.

Ardıç tohumundan Cin dediğimiz içki de yapılmaktadır. Yapraklarından en basit bir şekilde kolonya da imal edilmektedir.

PAPATYA Anthemis cerica) Yöremizde birçok papatya türü bulunmaktadır. Boyacı, şifacı, çaycı ve koku bitkileri arasında kendini temsil etmektedir. Hafif güzel bir kokusu olmakla birlikte bazı papatyaların da bozkırların sertliğini güzelliğini temsil eden kokuları vardır.

AYI ELMASI (Maclura pomifera) Yöremize egzotik olan bu meyve ağacıyla Avanos mezarlığında karşılaşmıştım. Çok güzel kokulu, 20 metrelere kadar uzaya bilen bu ağacı Bursa ve İstanbul’da çit bitkisi olarak değerlendirmektedirler. Mayıs-Haziran aylarında küresel çiçekler açar.

CİVAN PERÇEMİ (Achillea millefolium) Beyaz ve sarı çiçekler açan, kuvvetli kokulu bitkilerdir. Yöremizde her yerde yetişse de Acıgöl kırsalında bu çiçeklerin en krallarını gördüm. Civan perçemi; Her şeyden baş şifacıdır, peyzaj bitkisi olarak düşünüle bilir. Koku bitkisidir. Arıcı bir bitkidir. Çaycı bir bitkidir.

ÇAM (Pinus) kışın yapraklarını dökmeyen, 40 metrelere kadar boylanan, herkesin bildiği bir ağaçtır. Makalelerimin arasında bu ağacın bilinmeyen yönleri ile ilgili bir araştırma yazısı yazmıştım. Yıllar önce eczanede çalışırken Limon ve çam kolonyası yapmış ve satmıştım. Ölçü 80 gram alkol, 20 gram su, Limonun kabuğunu ince rende rendelemiştim. Çamdan ise taze iğne yapraklarını doğrayıp alkol-su karışımının içinde dinlenmeye bırakmıştım. Çam kolonyasına renk vermesi ve kokusuna değişiklik katması içinde biraz nane ekledim. 5-6 gün dinlendirdikten sonra tülbentten süzerek hazır hale getirmiştim. Çok beğeni almıştı. Çamın her tarafı reçinelidir. Bu yüzden koku elde edilmesi en kolay olan ağaçlardın biridir.

DAĞ MERDİVEN ÇİÇEĞİ ( Morina persica) Dikenli gövdesi, mordan, pembeye, beyaza kadar rengarenk çiçekleri olan bir bitkidir. Çiçekleri çok güzel kokuludur. Bu yüzden çaylara da katıla bileceğini düşünüyorum. Her yerde bulunmadığı için kokusunun değerinin yüksek ola bileceğine inanıyorum.

DAĞ REYHANI/ NANE RUHU (Zizihor Tarica) Ballıbabagiller familyasından olup, Anadolu’da 5 türü bulunmaktadır. Tek yıllık otsu bir bitkidir ve çok güçlü bir kokusu vardır. Çiçekleri morumsu kırmızı renktedir. Kurak yerler, kayalıklar başka bir değişle Bozkır bitkisidir. Yaprak, çiçek ve kök saplarıyla Galen isimle çay yapılır. Aynı bitki Akdeniz ve Ege bölgelerinde nane ruhu olarak bilinmektedir.

FESLEĞEN/REYHAN (Ocimum basilicum- ocimum minimum) Tarıma alınan güzel ve sert kokulu, beyaz pembe çiçekler açan otsu bir bitkidir. Yöremizde kuru nanenin içine fesleğen kurusu da katanlar vardı. Denedim gerçekten çok memnun oldum. Bitkinin Latince adı; “krala özgü koku” anlamına gelmektedir. Saksılarda; Balkon ve odalarda yetiştirile bilmektedir. Reyhan kok bitkisi olduğu kadar şifacıdır, baharattır, peyzajcıdır, çaycıdır. Tarih bu bitkinin kokusunu “Kokulu çiçeklerin şahı” Olarak kabul etmiştir. Bu çiçeklerin çok çeşitli olduğunu da söylemeden geçemeyeceğim. Siyah reyhandan mavi çay yapa bilirsiniz. Harika bir lezzet, harika bir renk, harika bir kok barındırır. Bu çayın içine birkaç damla limon damlatırsanız. Çayın rengi, kokusu ve tadının değiştiğini görürsünüz. İki türü de birbirinden güzeldir.

GÜL ( Rosa) Anlatmama gerek olmayan bir koku bitkisidir. Zira baş yapıttır. Bulgaristan gül festivali yapıp, turist çekiyor. Yeni yeni güller ürete biliyor. Gönül ister ki, bizim de Isparta’mız var. Gül bölgelerini geliştiremez miyiz acaba…

Hanım eli Bahçe/Nevşehir.

HANIM ELİ (Lonicera caprifolium) Yine herkesin bildiği odunsu yapısı olan bir sarmaşıktır. Çok güzel kokar, hatta sokağı da kokutur. Yöremizde pek bilinmese de bu bitkinin çiçeklerinden reçeli ve şurupları dahi yapılmaktaymış. Şifacı bir bitkidir (Çin), müthiş arıcıdır. Bir Ortahisar gezim sırasında yolum kütüphaneye düşmüştü. Girişinde muhteşem yapılı bir hanım eli sarmaşığı ve duvarlarda ise orman sarmaşığı ( Hedera Heliks) kaplamıştı. Yanımdakilere; “Kardeşim buraya arı kovanı mı konur?” Demiştim. Arı kovanı yoktu fakat arılar oğul vermiş gibiydi. Siyah küçük bilyelere benzeyen tohumları uygun yerlere ekilip, mahallerin çok güzel kokması da sağlanır.

HÜSNÜ YUSUF (Dianthus barbatus) Parfüm sanayinde kullanılan bir koku bitkisidir. Osmanlı zamanında kadınlar yüzlerine bu çiçekten allık yaparlarmış. Saksılarda ve bahçede yetiştirile bilmektedir. Doğa fotoğrafçıları bu bitkiyle birlikte kelebekleri de çekerler. Bitkinin şifacılık yönleri de vardır.

IHLAMUR (Tilipa) Gövde çapları 1,5 metrelere kadar ulaşa bilen ve boyları 25 metrelere kadar uzaya bilen; Koku ağacı, çay bitkisi, arıcı, peyzaj bitkisi, kerestesi için yetiştiril bilen ağaçlar gruplarından da yer almaktadır. Kokusu yumuşak lakin çok zariftir. Kuruduğunda da kokusunu pek kayıp etmez. Bu konuda sadece bir ayrıntı paylaşmak istiyorum. Çiçekleri açıkta ve güneşte kalırsa, naylon torbalarda saklanırsa bozulmaya yüz tutmaktadır.

İğde çiçeği.

İĞDE (Eleganus Angustifolia) İğde meyvesi veren, çiçekleri kokulu bir ağaçtır. Kokusu benim yanımda Orta Anadolu’nun imzası gibidir. Odunu, meyvesi için yetiştirilir. İğde tabanındaki toprağı da korur ve zenginleştirir. Bozkırların bekçileri gibidir. Kolay yetiştiği için hemen hemen birçok bağda gölgelik yapması için iğde ağaçları bulunmaktadır. Çiçeğinin parfümü almak istemiştim. Bunu alkolle denedim. Hiç koku vermemişti ama çiçek hala o güzel kokuyu muhafaza ediyordu.

Kokulu menekşe ve badem çiçekleri zemi Vadisi

KOKULU MENEKŞE (Viola odorata) Yine yöremizin en harika bitkileri arasındadır. Hatta kokulu bitkiler arasında da haklı bir üne sahiptir. Aslında sadece 15 gün civarında çiçekleri vardır. Edebiyatta da güzelliği temsil eder. Kitap çiçekliklerinin de en güzel örneklerini verirler. Şekerlemelerde, tatlılarda, şuruplarda kullanılmaktadır. Bitkisel yağının ticari değeri vardır. Şifacılıkta da kullanılmaktadır.

KARANFİL ÇİÇEĞİ (Dianthus caryophylls) Dianthus eski Yunancada “Çiçeklerin çiçeği” Anlamına gelmektedir. 300 Kadar otsu bitki türünün adını taşımaktadır. Kırmızı, pembe, beyaz, mor, sarı ve kırçıllı renkleri vardır. Mükemmel görsel güzelliğinin yanında hoş bir kokusu da bulunmaktadır. Nevşehir’de eskiden pencerelerin önü, dam asmalarının oturma yerleri, hayattaki güzel yerlerde saksılarda yetişmekteydi. Günümüzde evlerde saksı çiçeği kültürü gün geçtikçe azaldığını görmekteyiz. Karanfil çiçeği aynı zamanda şurup bitkisi ve şifacılarda da temsil edilmektedir.

ŞEMEME ( Acı kavun kırlangıç kavunu) Küçük kavuna benzer. Bu meyveye yemek kimsenin aklına gelmez. Sadece koklanmak için yetiştirilir ve bulundurulur. Bir şememe bir odayı kokusuyla doyura bilir. Şememenin kokusuyla çekirdeğinin kokusunun ayrı olduğunu söylerler. İnsan bu küçük meyveyi parçalamaya kıyamaz ki. Eskiden özlerde, tarlalarda, evlerde sadece zevk olsun diye yetiştirilirdi. Sizlere de tavsiyem evinizde yetiştirmenizdir.

Şememe

KEKİK (Thymus Vulgaris) Akdenizde yayılış gösterse de Güney Amerika, Kuzey ve Orta Asya’da da görülmektedir. Dünyada 200 cinse ve 3200 Türü bulunmaktadır. Kekik baharattır, yağ bitkisidir, şifacıdır, arıcıdır, peyzajcıdır. Koku bitkisidir. Güzel kokuları dağları, bozkırları hatırlatır. Kekik yağı ve kekik suyu piyasa değeri olan ürünlerdendir. Ülkemizde; Mercanköşk ve Zahter de kekik olarak bilinmektedir. Kekiklerinde kokularında ve tatlarında sertliklerde farklılıklar görülmektedir.

TEFARİK (Pogostemon patchouli) Ballıbaba familyasından, 60-100 Cm boylana bilen pembe çiçekler açan, çok yıllık otsu bir bitkidir. Şifacılıkta yaşlılık kaynaklı cilt kırışıklıklarında kullanılmaktadır. Yine kurutulmuşu güve kovucu olarak bilinmektedir.

Yöremiz bahçelerinde bulunan tefarik ise farklı bir çiçektir. Duruşu yavşangilleri hatırlatmakta, yaprakları ipliğimsi ve boyu 50 cm kadardır. Kokusu ise tamamen farklı ve çok çok güzeldir. Yöremizde bahçelere ve saksılara ekilir. İnsanların dinleneceği mekanlarda mutlaka olurdu. Günümüzde bu çiçek aranacak olsa eminim ki kolay bulunmayacaktır.

Tefarik in kelime anlamı; Ufak tefek hediyeler, kolay bulunan anlamındadır. Araştırmaya değer bitkidir tefarik. Gerek Hindistan da yetişeni, parfüm sanayiinde kullanılan, Hindistan mürekkebine kokusunu veren bitki olsun, yöremizde yetişen bizim tefariğimiz önemli ve unutulmaya yüz tutmuş tarihe gömülmeye hazırlanan bir çiçektir.

NANE (Mentha piperita) Yoğun kokulu, Baharat olarak da kullanılan ayrıca; Çay, yemeklere ve salatalara girmiş ve tarıma alınmış bir bitkidir. Yabanisi de olmak üzere pek çok çeşidi bulunmaktadır. Midevi olduğu için şifacıdır. Tarımı kolaydır lakin çok su ister. Kristaliz (Nane ruhu), nane yağı gibi ürünlerde de değerlendirilmektedir. Kurutmak için bahçeme nane ekmiştim. Reyhanla karıştırdığımda daha lezzetli olduğunu gördüm. Ayrıca, kurutulmuş nanelerin rizomlarını (Kök sapları) Atmaktayız. Oysa bu köksaplarından harika çaylar yapıla bildiği gibi çay demlerken çayın içine de kata bilmekteyiz.

../..

Elbette ki tüm bitkilerin isimlerini vermemiz mümkün değildir. Asıl değer teferruat ta gizlidir. Hiç olmayacak ve bilinmesi gerçekten çok zor olan misk i, amberi bulmak, kokuları kuyumcu terazisi hassasiyetiyle birbirlerine katmak, bunları algılaya bilmek gerçek bir meziyet ve başarıdır. Bunun yanında, insanoğlunun bilmediği daha neler vardır? Kim bilir. Kokuda olduğu gibi; Şerbetlerde, macunlarda, iksirlerde, şifa formüllerinde ve bunun gibi daha nice dallarda insanoğlu kim bilir neler buldu, neleri unuttu ve daha neler bulacaktır.

Kokular üzerinde bu küçük bilgilerden sonra kokulu suların, parfümlerin, kokulu yağ karışımlarının nasıl hazırlandığı konusunda da biraz duralım. Zira bunların hazırları kimyasal taşıya bilir, astronomik ölçüde pahalı ola bilir. İstediğiniz kokuyu bulamaya bilirsiniz. Doğa her zaman eşit davranır. Eşitsizlik; Bilgidedir, hilededir, denetimsizliktedir. Koku konusunda insanlarımıza değişik bir konuda etkinlik sunmak istedik. Araştırsınlar, bitkileri tanısınlar ki, doğayı tanısınlar, bu sayede doğaya ve çevreye ilgisiz kalmasınlar. Bir hobileri olsun ki, daha mutlu olurken, gelirlerini çeşitlendirebilirlerse çeşitlendirsinler. Zira parfümcüler hep küçük atölyelerde başlamışlardır. Sanatın, zanaatın bir ucundan tutmaları hayat çıtalarının yükselmesi demektir.

Parfümcülükte profesyonel ve oldukça pahalı olan bir parfümün formülünden söz ederek fikir sahibi olmaya çalışalım. Bu türlerde “Nota” tabiri kullanılmaktadır. Kokunun ilk geldiği, kalıcılığı ve taban değerleri olarak kabul edile bilir. Parfüm ustası Tom Ford’un erkekler tarafından çok tutulan bir baharat kokuları ve birleşenleri;

Tepe notaları: Bergamot, mine çiçeği, kimyon, pembe biber, menekşe.

Kalp notaları: Kara biber, Hindistan cevizi tohumu (Muskat), Toskana zambağı, karanfil, Bulgar gülü, ada çayı.

Dip notaları: Sarı sakız, Endonezya silbat yaprağı, Kâbe samanı, misk yağı, vanilya.

Parfüm sanayisinde kullanılan baharatlarda, gördüğünüz gibi çeşitli ve bulunması zor bitkilerdir. Tabii bunların parfümlere katılma oranları da ayrı bir profesyonellik ister. Örneğin Ada çayı çeşitlerinin kokuları ve aromaları birbirinden çok farklı ola bilmektedir. Bulgar gülü ve İtalyan limonu, nane dahi bunlara örnek teşkil etmektedir. Bu parfümler; 625, 834, 347 liralardan satıldığını da unutmayalım.

Yöresel bitkilerimizde dünya literatürünün tanımadığı gizli kokular barındırmaktadır. Kendimize özel parfüm yapacaksak ağaç yongalarını da unutmamamız gerekir. Şimdi de evde kendimiz yapa bileceğimiz basit bir uygulamadan ve formülünden bahsedelim.

100 gram Kimyon

2 çubuk tarçın

  1. Tutam kekik

Yeterince muskat (Küçük Hindistan cevizi)

  1. adet karanfil

8 çorba kaşığı sıcak su

Tercih edenler için alkol (Votkada da ola bilir.) Alkol tercih etmeyenler, alkol katmaya bilir.

Malzemeler sıcak su içinde demlenir. Sağunca alkol ilavesi yapılır. Ya değilse öyle kullanılır. Demlendikten sonra tülbentten süzülür.

Günümüzde bitki yağları satılmaktadır. Bu hazır ürünlerle de parfüm yapa bilirsiniz. Bunlara örnekler sunmak isteriz. Ayrıca bu yağlardan veya bitkilerden kendinize özgü parfümlerde yapa bilirsiniz. Unutulmuşsanatlar.com dan sizin için derlediklerim:

Whisper İçindekiler 5 damla sandal ağacı yağı 10 damla ylang ylang yağı 10 damla bergamot yağı 2 damla gliserin 100 ml saf su Hazırlanışı Bütün malzemeleri sırasıyla karıştırıp iyice çalkalayın. Daha sonra siyah bir şişeye boşaltıp 24 saat kuru ve serin bir yerde bekletin.

Star Dust İçindekiler 5 damla vanilya yağı 3 damla sandal ağacı yağı 8 damla gül yağı 10 damla lavanta yağı 2 damla gliserin 104 ml saf su Hazırlanışı Bütün malzemeleri sırasıyla karıştırıp iyice çalkalayın. Daha sonra siyah bir şişeye boşaltıp 24 saat kuru ve serin bir yerde bekletin.

Homemade Love Tonic İçindekiler 3 damla sandal ağacı yağı 2 damla vanilya yağı 3 damla ylang ylang yağı 15 damla bergamot yağı 2 damla gliserin 100 ml saf su Hazırlanışı Alkolü siyah bir şişeye ya da kavanoza boşaltın. Yağları ekleyip çalkalayın. Serin ve kuru bir yerde 1 hafta bekletin.

Gliserinin atomlarının yapısı çok enteresandır. Bir tarafı su diğer tarafı yağ tutucu olduğu söylenir. Demek ki bu özelliğinden dolayı parfümlerde kullanılmaktadır.

Kokular sizin de takdir edeceğiniz gibi çok derin bir konudur. Güzel bir meslektir. Şahane bir uğraşıdır. Eskiden misci ler vardı. Teknoloji ilerledikçe bu sanat ve beceriler büyük sanayilere doğru hareket ettiler. Parfümler mağazalara, marketlere taşındı. Zamanında her terzinin, manifaturacının kendine özgü kokuları varmış. Bunlarında unutulduğunu sanıyorum. Pek araştırılmayan bu konuda sürçü lisan ettiysem af ola. Saygı, sevgi ve sağlıkla kalın.

Kaynaklar:

  1. Nevşehir ve yöresinde yetişen bitkiler. Bahadır Dedeoğlu

  1. Vefalı dostlarım, şifalı otlarım. Ramis Dara