SEÇİM  (1 KASIM 2015)

Türkiye seçimini yaptı. Kazananın sevindiği kazanamayanın üzüldüğü, genelde ise sükunet ve dinginliğin hakim olduğu Türkiye’nin seçimi geride kaldı. Hemen herkes kendi zaviyesinden seçim ve sonuçlarıyla ilgili değişik yorum yapmaktadır. Mümkün mertebe söylenenleri dinlemeye, yazılanları da okumaya çalışıyorum.

Gördüğüm o ki, eskilerin deyimiyle ‘bu milletin okkası terazisi elinde.’  Vatandaş, "Feraset" ve "irfanıyla" olaylara, yaşanan ve söylenenlere baktı ve kararını verdi.

Toplumumuzun sağduyusu çok güçlüdür. İşimize gelmediğini düşündüğümüz kararlarında dahi ne kadar isabetli olduğu bir müddet sonra anlaşılmaktadır. ‘Aklıselim’, ‘sezgi’  ve ‘basireti’ kuvvetli bu millet, yanlış üzerinde birleşmediği gibi yaptığı hatadan da dönmesini bilmektedir. Önemli olan verilen kararlardan ders çıkartabilmektir. Kararı beğenmeyip,  ülkeyi terk etmek veya kendi gibi düşünmeyenleri aşağılayıp küfretmek değildir. Dedim ya! Milletin okkası terazisi elinde. İzliyor bakıyor değerlendirip kararını veriyor.  

A-    Seçimlerde adayın önemsiz olduğunu düşünmüyorum. Aday olan hemen herkesin kendine göre belirgin bir oy potansiyeli ve ‘özgül ağırlığı’ vardır. Fakat şunu da söylemeliyim ki, tanıdığım bazı adaylar var ki, adayların katkısının olduğunu pek düşünmüyorum.  Birçok dostumla da paylaştığım gibi, bu seçimde en belirleyici faktör ülkenin içinde bulunduğu konjonktür olmuştur.  
B-     Siyasi partilerimizin durumuna bakacak olursak, seçim sonucunun bundan başka olması da düşünülmezdi zaten. Çünkü mevcut partilerden ikisinin bir araya gelmeleri hiç mümkün gözükmüyor. (MHP-HDP) Diğerinin (CHP) bunlardan biriyle hükümet kurması sayısal olarak mümkün değil. Hal böyle olunca “iş yerinin anahtarını elinde tutan” esnaf ve sanayici, sükûnet ve huzur isteyen vatandaş düşündü; ya iş yerinin kapısını kilitleyecek ya da açık tutacak. Açık tutacaksa o zaman hükümet olmaya en yakın parti hangisiyse onu tercih edecektir. Millet de tercihini yaptı. En sade mantıkla durum budur.     
C-     Diğer taraftan, son günlerdeki sessizliğin bir yere knalize olacağı bekleniyordu. O beklenti AK-PARTİ’nin lehine oldu. Lehine oldu ama 7’diden 70’e hiç kimse de böyle bir sonucu beklemiyordu.

D-    Geçen gün önemli kurumumuzun saygın bir elamanıyla otururken; “üstat başka yerde söylenmesi uygun değil ama seçim sonucuyla ilgili aklıma manevi husus geliyor” dedim. Tebessüm etti ve yaşadığı ve dinlediği iki önemli hadiseyi anlattı. (…) Doğrusu çok etkilendim. Bu yapılanların kıymetinin bilineceğini düşünüyorum. Nitekim Başbakanın Mevlana’dan atıfla; “sevgi tohumları ekeceğiz” demesi ve ardından “…kazanan 78 milyondur”, Reis’in de sabah namazında Eyüp Camiine gidip Kur’an ziyafetine katılıp, Türbeyi ziyaret etmesi düşündüklerimi güçlendirmektedir.    

Seçim sonucuyla ilgili birçok sebebin yanı sıra şu iki hususu da zikredebilirim:

1- Dış sebepler; bu millet tarih boyunca hiç müstemleke olmadı. Dolayısıyla Batılıların bizi dizayn etmeye çalışmaları, bize yön verme gayretleri, bizi tenkit etmeleri, "Osmanlı geliyor" çığırtkanlığı yapmaları, bizi aşağılamalarına  karşı milletimizin sandıkta verdiği cevaptır...

2- İç sebepler; içeride de Batı kafalı insanlarımızın olduğu bilinmektedir. Onların da sözlü ve yazılı olarak bazı insanları durmadan aşağıladıkları malumdur. “Beyaz Türkler” diye tarif edilen bu bir avuç mutlu azınlığın Anadolu insanını aşağılaması, onunla da kalmayıp ülkeyi kaosa sürüklemeye çalışan, hatta PKK terör örgütünün hamisi bir partiyi desteklemeleri, duyarlı vatandaşlarımızı rahatsız etti. 1Kasım2015 seçimleri bunlara verilen bir cevaptır

Kendisinden işittiğim bir büyüğümden hareketle; Ak-Partililere derim ki; 'siz kendinize bakın, söylediğiniz ve yaptıklarınız doruysa çalışmaya/yapmaya devam edin. Yok, eğer bir yanlışlık/hata varsa düzeltin’.

Devleti 13 yıldır idare eden Ak-Partili yöneticilere; kendinizi muaheze etmek suretiyle hizmetlerinize devam etmenizdir. Sizden en büyük arzum da; "...KORKU YER DEĞİŞTİRMESİN..."

Allah yolunuzu bahtınızı açık etsin.

Ahmet BELADA