ATATÜRK YANARCASINI SÖNDÜREN DOLAR

- Derinkuyu Yolculuğu-

Evimizin önünde duran minibüse binip Derinkuyu'ya 25 dakikada ulaştık.

31 Ağustos 1971. Daha evleneli 15 gün olmuştu.

Ürgüplü eşime Nevşehir'in bu yöresini tanıtmaktı ereğim.

Derinkuyu'da minibüsten indik. Anıt Park'a doğru yürürken Hamdi Tanrıkulu ile karşılaştık. Çardaklı Hamdi , Nevşehir MGO ve Lise'den , değişik şubelerde de olsak, arkadaşımız. Bizi görünce pek sevindi, kendine özgü ses tonuyla mutluluğunu dile getirdi. Eski günleri andık.

'' Unutmadın, değil mi? Ben Hüseyin'le ,Dedeoğlu akaryakıt istasyonu önünde , Göre'ye gidecek bir traktör, minibüs beklerken, sen bisikletinle geldin. Bir iki söz söyledik, sonra bastın pedalına, gecenin karanlığını az çok aydınlatan lambanla, bisikletini sürüp gittin Çardak'a doğru. Nasıl imrenmiştik sana. Bizim bisikletimiz yoktu. ''

Gülüyor.

Hamdi şimdi Derinkuyu'da ilkokul öğretmeni. Anlatmıştı, er öğretmen olarak Hatay'ın güneyinde , Suriye sınırına yakın , görev yaparken köylü pek sevmiş, benimsemiş. Demişler ki, ''Kal burda, gitme memleketine. Sana zeytinlik verelim, hangi kızımızı istersen, evlendirelim.'' Sıla özlemi, ana baba isteği...Dönüp gelmiş Çardak'a.

Yürüdük. Anıt Park'a doğru.

Yontu ustası Hakkı Atam'ulu bozkır beldesi eski Melegübü'yü anıtlarla bezekli bir kente çevirmiş. 1924'e değin Karamanlı Ortodoksların kullandığı iki kilise de freskleriyle olduğu gibi korunmuş. Hakkı Bey burada Belediye Başkanlığı da yapmış. Taa çocukluğumda tanırdık biz onu. İngiltere'den aldığı sağdan direksiyonlu güzel otomobiliyle Göre' den geçip Nevşehir'e giderken , yolun kıyısında sıralanır, O'nu selamlardık. O da bize gülümseyerek karşılık verirdi.

Hamdi, Anıt Park'ı gezdiriyor , iyi bir rehber, açıklıyor.

'' Üstad şimdi burada. Yeni , Sovyetler Birliği'nden geldi. Ziyaretçisi hiç eksik olmaz. ''

Yürüyoruz Park içinde. Atatürk'ün ülkemizdeki en büyük anıtı. Mareşal üniformasıyla. Nevşehir'in ünlü Türkmendağ sarı taşından yapılmış. Aynı 1961'de Nevşehir Valiliği önündeki Süvari Atatürk anıtı görkeminde. Damat İbrahim Paşa anıtını da taa 1940 sonlarında yapıp Nevşehir Kaymakamlığı'na armağan etmiş.

'' Gelin, size kimsenin bilmediği, görmediği, görse de anlamadığı bir işareti gösterip açıklayayım.''

Merakla anıtın çevresini bir iki dolandık. Hayranlıkla izledik. Hamdi Anıt'ın sütununda bir yeri gösterdi. Dikkatli bakılmazsa anlaşılmayacak bir gizemli ayrıntı.

1881-1938 kazınmış. Bir ABD Doları, banknot uçuyor ve Kemalizm Yanarcası (meşale) üzerinde durup onu söndürmeğe çalışıyor.

'' Anladınız değil mi ? Üstad burada ne demek istemiş ! Bu, öyle sıradan bir anıt değil. Mesaj veriyor. 1930'larda ABD'den bir ticaret ekibi Atatürk'ü ziyaret ediyor Çankaya Köşkü'nde. Diyorlar ki, karayollarınız pek ilkel, seyahat rahatsız edici. Tüm illerinizi birbirine bağğlayan yolları biz yapalım. Fakat bir koşulumuz var. Tüm motorlu ulaşım araçlarını, tarım alet edevatını bizden alacaksınız. Yüce Başbuğ reddediyor. Şu ilerigörüşlülüğe bakın. Bir devletlerarası kriz çıkar, şu bu olur ve herşey yarım kalır. ABD tekel kurmak istiyor ülkemizde.''

Ben bir örnek veriyorum.

'' 2. Dünya Savaşı'na girmesek de Marshall Yardımı'ndan bizi de yararlanmak istiyor ABD. Elbet kara kaşımıza, kara gözümüze hayran değil. Koşulları var. Halkevlerini kapatacaksınız. Köy Enstitülerinde eğitime son vereceksiniz. Petrol Kanunu'nu biz hazırlayacağız. Karma ekonomi son bulacak. Devletçilik'ten vazgeçeceksiniz. Demiryollarını durduracaksınız. Menderes Hükümetleri 10 yıl boyunca ABD ne dikte ettirmişse hepsini yapıyor. Ve 1950 sonrasında Nato'ya girmek uğruna Kore Savaşı'na gönderiyoruz askerlerimizi. ABD bizi sürekli Sovyet tehlikesi ile tehdit ediyor ve radar üslerini, tesislerini kuruyor. Yeraltı ve yerüstü tüm varlıklarımız ABD'nin hizmetine veriliyor. Sanki Türkiye ABD'nin 51. Eyaleti. Bayar'ın da sözü var zaten : ''Küçük Amerika olacağız. '' Kendisi de Amerikan Koleji mezunu olan Menderes, İzmir Kızılçullu Köy Enstitüsü'nü kapatıyor ve o tarihi yapıyı Nato emrine veriyor. Bugünlere bir anda, damdan düşer gibi gelmedik. ''

Anıt Park gezimiz sürüyor. Ağustos sonunda bozkır güneşi altında tatlı tatlı yanıyoruz. Rahatsız değiliz bu ortamdan. Atam'ulu Üstadın yontusunun anlamını daha iyi öğreniyoruz.

Hamdi bizi evine götürmek istiyor. Rahatsızlık vermeyelim diyoruz. Hanımı da Nevşehir Öğretmen Okulu çıkışlı ve eşimle tanışıyorlar. Yürüyoruz apaydınlık evlerin arasından. Saliha Öğretmenim, sanki geleceğimizi biliyormuş gibi coşkuyla, mutlulukla karşılıyor bizi. Hemen yemek hazırlıyor. Yarenlikle değerlendiriyoruz onları. Mütevazı öğretmen ailesinin konuğu olmakla mutluyuz.

Bir Derinkuyu yolculuğu böyle geçiyor.

İkindi vakti, Nevşehir'e giden minibüse binip, Göre'de evimizin önünde iniyoruz.

İzlenim ve gözlemlerimi babama anlatıyorum. İlgiyle dinliyor. Hakkı Atam'ulu ile aynı yaşta babam. Taa çocukluktan beri tanışıyorlarmış. Fakat, Mareşal Gazi Atatürk Anıtı'nı görmüş olsa da, o gizemli mesajını bilmiyormuş, bizden, daha doğrusu komşu köyden arkadaşım Hamdi Tanrıkulu'ndan o da öğrenmiş oluyor böylece.

-------------------

1 Eylül 1971. Göre