KUL HAKKI

“Ne İle Gelirsen Gel Ama Kul Hakkı İle Gelme” Sözü Doğru mu?

Kıymetli okuyucular, konumuz başlıktan da anlaşılacağı üzere, toplumda sıkça duyulan fakat aslı bulunmayan bir sözdür. “Ne ile gelirsen gel ama kul hakkı ile gelme” ifadesi, ne Kur’an’da ne de sahih hadislerde geçmektedir. Bu yazımızda bu sözün doğruluğunu ve yanlışlığını konuşacağız.



KUL HAKKI NEDİR?

Müslüman bir bireyin, ister Müslüman olsun ister olmasın, bir başkasının hakkına girmesi ciddi bir günahtır.
Peki kul hakkına girmek ne demektir?

Bir kişi hakkında arkasından kötü konuşmak kul hakkı mıdır? Evet.
Bu davranışın dindeki adı gıybettir.

Bir başkasının parasını haberi olmadan almak kul hakkı mıdır? Evet.
Bunun dindeki adı hırsızlıktır.

Bir kişiye zor kullanarak malını almak kul hakkı mıdır? Evet.
Bu davranışın dindeki adı gasptır.

Bu örneklerden anlaşılacağı üzere kul hakkı dediğimiz şey, işlenen günahların bir türüdür. Bunların hepsi Allah katında kötü görülen, kulun kul üzerindeki haklarını ihlâl eden davranışlardır.

Elbette günah işlememek gerekir. Ancak bizler aciz ve günah işlemeye meyilli kullarız. Eğer bir kul hakkına girmişsek, önce Allah’tan af ve mağfiret dilemeliyiz. Çünkü ahirette bu konunun hesabı mutlaka sorulacaktır ve hesap sorucu olan da Allah’tır.

KUL HAKKI NASIL MAHSUPLAŞILIR?

Birinin gıybetini yaptığımızda, kıyamet gününde iyiliklerimizden o kişiye sevap verilir. Mesela, öldüğümüzde elimizde 1000 sevap varsa, gıybet ettiğimiz kişinin hakkı 20 sevap değerindeyse, bu 20 sevap o kişiye aktarılır.
Eğer sevaplarımız biterse, bu defa o kişinin günahları bize yüklenir.

Bu yüzden biri sizin gıybetinizi yapıyorsa üzülmeyin; aslında sevap kazanıyorsunuz. Peygamber Efendimiz bu durumu şöyle anlatmıştır:


“MÜFLİS KİMDİR?” HADİSİ

Allah Resûlü (sallallâhu aleyhi ve sellem) bir gün ashâbına:
“Müflis kimdir, biliyor musunuz?” diye sordu.

Ashâb:
“Bizce müflis, parası ve malı olmayan kimsedir.” diye cevap verdi.

Resûlullah (s.a.v.) buyurdu ki:
“Ümmetimin müflisi, kıyamet günü namaz, oruç ve zekât sevabıyla gelir. Fakat şuna sövmüş, buna iftira etmiş, şunun malını yemiş, bunun kanını dökmüş, diğerini dövmüş olduğu için iyiliklerinin sevabı şuna buna verilir. Üzerindeki haklar bitmeden sevapları tükenirse, hak sahiplerinin günahları kendisine yüklenir ve sonunda Cehenneme atılır.”
(Müslim, Birr 59; Tirmizî, Kıyâmet 2; Ahmed b. Hanbel, II, 303)


KUL HAKKI VE ALLAH’IN HAKKI

Kul hakkı dediğimiz şey, aslında işlenen tüm günahlarda kendisinden bir cüz barındırır. Bu sebeple “Ne ile gelirsen gel ama kul hakkı ile gelme” sözü, “Hiç günah işlemeden gel” anlamına gelir ki, bu insan için mümkün değildir, bunun için melek olmak gerekir.


O hâlde bu söz doğru değildir.
Doğrusu şudur:
“Ne ile gelirsen gel ama Benim hakkımla gelme.”

Yani kul hakkı, bir şekilde mahsuplaşılabilir veya affedilebilir. Fakat Allah’ın hakkı olan bir günahın affı çok daha zordur. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulur:

“Şüphesiz Allah, kendisine şirk koşulmasını bağışlamaz; bundan aşağı olan günahları ise dilediği kimseler için bağışlar. Kim Allah’a şirk koşarsa, gerçekten büyük bir günah işlemiş olur.”
(Nisâ Sûresi, 116)

Affedilmeyecek tek mesele şirktir.
Kul zina da etse, içki de içse, kul hakkına da girse; tövbe edip Allah’tan af dilediğinde bağışlanma ümidi vardır. Fakat Allah’ın hakkına, yani şirk günahına bulaşan kimse için durum çok ağırdır.


SONUÇ

Allah Teâlâ, Kur’an’da adeta şöyle buyurur:
“Ne ile gelirsen gel, affedebilirim; ama asla Benim hakkımla gelme.”

Şeytan ise insanların dikkatini bu noktadan uzaklaştırmak için “Kul hakkı ile gitme de gerisi önemli değil.” diyerek asıl tehlikeyi gizlemiştir.
Oysa asıl “gelme” denilen günah şirktir.

İnşallah bir sonraki yazımızda bu meseleyi daha detaylı şekilde ele alacağız.