Diyarbakır
90’lı yıllar
Terörle mücadele tüm hızıyla devam etmektedir
Bu mücadele sırasında bir grup terörist birliklerimiz arasına sızar.
Durum vahimdir
Birliğin komutanı yiğit teğmenin şu anonsu yankılanır telsizlerde;
“Teröristler içimize sızdı, benim bulunduğum yeri bombalayın”
Herkes şaşkındır
Ne yapacağını bilmezler, böyle bir anons hiç beklenmemektedir…
Fakat onu haykıran bir Mehmet’tir.
Beni kurtarın, buradan alın dememekte
Beni vurun, öldürün demektedir…
Bitmez…
İşte Afrin
Puslu ve kapalı havadan yararlanan teröristler bir sızma hareketi gerçekleştirirler.
Teröristlerle göğüs göğüse çarpışmalar sürer. Mehmetçik ele geçirdiği tepeyi teröristlere vermek istemez… Sayısının az olmasına aldırış etmez, mevziini ölüm pahasına da olsa terk etmez…
İşte gene tanıdık bir ses, bu defa bir Türk yüzbaşıdan gelecektir;
“Bu şerefsizlerin kurşunu ile ölmek istemiyorum, bir Türk bombası ile ölmek istiyorum, benim bulunduğum yeri bombalayın”
Bu anonsu bir Mehmet almıştır
Uçağını tehlikeli bir biçimde alçaltır. Teröristler ile yüzbaşının arasındaki mesafe çok yakın olmasına rağmen yaptığı nokta atışla teröristleri yok eder…
Gözlerim doluyor
Haykırmak istiyorum
Var mıdır dünyada böyle bir asker?
Var mıdır bayrağını, ülkesini, toprağını korumak için canını hiçe sayan yiğitler…
İşte bu Mehmet’tir
İşte Hun, Uygur, Göktürk, Selçuklu, Osmanlı medeniyetini yaratan insan, bu insandır.
Bu, imanı ile vatan sevgisi birleşen Mehmetçiğin yazdığı destandır.
Bu, ibretlik bir belgedir
Derstir
Kendi canı ile yaptığı fedakârlığın adıdır
Bu gözyaşıdır, sevgidir, aşktır, bağlılıktır, tutkudur.
Bu, çelikleşmiş bir iradenin tezahürüdür…
Bu, maddiyatın değil, maneviyatın zaferidir…
Şair boşuna haykırmamıştır;
“Ta ki yükselsin ezanlarla müeyyed namın
Galip et Yarabbi, bu son ordusudur İslam’ın…’