Şöhretle Azanlar, Korkuyla Susturulanlar”

İnsanoğlu parayı ve şöhreti ele geçirdiğinde doyacağını sanıyor. Oysa doyan ne bedeni oluyor ne ruhu. Allah’tan uzaklaşan insan, dizginsiz bir nefse teslim oluyor. O nefis yetinmez, utanmaz, durmaz. Bir kere haramla beslenmeye başladı mı, daha fazlasını ister; daha fazlası için de her yol mubah hâle gelir.

Bugün yaşadığımız çürümenin adı budur. Makam sahibi olanın adı skandallarla anılıyor, gücü olanın etrafında iddialar dolaşıyor. Milyonlarca insanların parasını bir kaç kişi çalıp yiyor. Medya dünyasında kamuoyuna yansıyan tartışmalar, genel yayın yönetmenlerinden ekran yüzlerine kadar uzanan örnekler bize tek bir gerçeği gösteriyor: Güç denetlenmezse, ahlak ilk terk edilen şey olur. İsimler geçicidir; mesele sistemdir. Çünkü sorun birkaç kişi değil, bu düzenin kendisidir.

Yetmiyor… Bataklığa tek başına saplanmak istemiyorlar; çevrelerini de içine çekiyorlar. Kimi zaman bir kamera, kimi zaman bir belge, kimi zaman bir korku… İnsanların ekmek derdi, iş kaygısı, rızık endişesi bu kirli düzenin en etkili silahına dönüşüyor. “Ya susarsın ya da aç kalırsın” deniliyor. İşte modern kölelik tam da burada başlıyor.

Toplumun vicdanını sarsan trajediler ise birkaç gün konuşulup unutuluyor. Türkiye’nin sevilen sanatçısı Güllünün ölümü Tuğyan ve Haber Türk Genel yayın yönetmeni Mehmet Akif Ersoy üzerinden yürüyen acı tartışmalar, bir ailenin, bir annenin, bir hayatın nasıl paramparça olduğuna dair ibretlik bir tablo sunuyor. İddialar, çelişkiler, suskunluklar… Bu mesele yalnızca bir magazin başlığı değil; toplumun ruh sağlığının ne hâle geldiğinin acı bir göstergesidir. Bir anne ölüyor, bir kız tartışmaların merkezine oturuyor, ama birkaç gün sonra herkes başka bir gündeme geçiyor.

Bir yandan da sessiz bir felaket büyüyor: Uyuşturucu ve sanal kumar. Gençler “kafa dağıtmak” bahanesiyle uyuşturucuya alıştırılıyor, sanal kumar siteleri bir tuşla evlerin içine giriyor. Emekle kazanma kültürü yok ediliyor, kolay para hayali kutsanıyor. Kaybeden sadece parasını değil; ailesini, ahlakını, geleceğini de kaybediyor. Bir nesil göz göre göre çöküyor, biz hâlâ seyrediyoruz.

Hukuk zayıfsa zulüm cesaret bulur. Yasalar yetersiz kaldığında, ahlaksızlık ödüllendirilir. Yapanın yanına kâr kalır, susan yoluna devam eder, konuşan bedel öder. Böyle bir düzende adalet değil korku hüküm sürer. Vicdan değil çıkar belirleyici olur. Toplum sustukça bu çürüme normalleşir.

Ama herkesin unuttuğu bir gerçek var: Hesap sadece mahkeme salonlarında görülmez. Dünya adaleti kör olabilir, dosyalar kapanabilir, gündem değiştirilebilir. Fakat ilahi adalet ne unutur ne erteler. O gün geldiğinde ne makam konuşur ne şöhret ne de para. Herkes maskesiz kalır.

Asıl felaket şudur: İnsan Allah’tan uzaklaştığında, kendini de kaybeder. Nefsin kölesi olan, başkasının hayatını hiçe sayar. Bugün başkasına tuzak kuran, yarın kendi kazdığı çukurda boğulur. Tarih bunun örnekleriyle doludur.

Bu bir ahlak meselesidir. Bu bir iman meselesidir. Ve bu mesele çözülmeden ne yasa yeter ne de ceza caydırır. Çünkü Allah korkusu olmayanın, kuldan utanması da olmaz.

Tuncay Dalcı