KIR  BEKÇİLERİ

İğde çalısı, söğüt, kavak dalları…Araları otlarla berkitilmiş. Adı çardak, elevcik (evcik), alaçık…

Kır bekçilerinin , görev yaptıkları süre içinde kullandıkları mekanları…

İçeriye bir göz atıyoruz. Yerde kurumuş yapraklı söğüt, selvi dallarının üzerinde bir mitil, minder.Çarşaf yok. Eski bir palto da yorgan görevini üstlenmiş.

Bir köşede kum ıslak. Avanos testisi orada yarıya kadar gömülmüş, sızdırdığı su serinlik duygusu veriyor. Onun yanında bir karpuz, soğumağa bırakılmış.

Çardağın ağzından bakıp gördüğümüz bu. Ağustos sıcağında kuru yapraklar efil efil estikçe insan serinlediğini sanıyor. Sanki mahrem bir yere bakıyormuşuz gibi, iverek çekiliyoruz geriye.

Çardağın önünde yanmış çalı çırpı,gılamada kalıntıları…Demek bekçi bazı geceler burada kalıyor, bozkırın ayazında ısınmak için ateş yakıyor.

……………..

 

‘’ Kadının iyisi defci, erkeğin iyisi bekçi olmaz.’’ Göre’de böyle denir. Kimse gücenmesin, ben uydurmadım. Düğünlerin vazgeçilmez müzisyeni neden aşağılanır ki ! Bekçilik için neden böyle bir söz çıkmış ki ! Belki meslek kazanmış olmanın üstünlüğü vurgulanmak istenmiştir. İyi bir işin gücün olsun da, bekçiliğe razı olma !

Bekçilik bir meslek midir ? Herkes yapabilir mi? Kolay iş değil. Sarıyaprak Bağlarından Oylu Dağı Çevlik Bağlarına, Alıç Yazısından Yuvanlı’ya…Geniş mi geniş bir alanı gözleyeceksin, hırsıza uğursuza karşı köylünün ekeneğini, biçeneğini, dikeneğini koruyacaksın.

Askerlik görevini tamamlayıp gelmiş bir köylü…Ne yapar? Evli de olabilir, çoluk çocuğa karışmış…Düzenli bir geliri var mı? Olacak mı?

Boylu boslu delikanlı, fizik olarak gösterişli, tüfeği de omuzunda…Artık uğrusu, uğursuzu , komşu malına göz koyan korksun ondan.

Köy bütçesinden ne kadar para verilebilir ki ? Bol bolamat geliri olan , binbir ürün yetiştirilen bir yöre değil ki burası ?

Gezip dolaşmayı sevenler için uygundur kır bekçiliği. Kim nerede, ne yetiştiriyor ; bilir, izler. Sonra o ürünlerden de kendisine bir pay düşecektir elbet.

Bekçi olmak kendi tarla tapan işlerini yapmasına da engel değildir. Hem gezer dolaşır, hem de bahçesini sular, ekinini yolar, harmanını kaldırır.

Çocukluğumuzda kırlarımızı, bağımızı bostanımızı koruyan bekçiler vardı…Omuzunda tüfeği, elinde sopası, ağzında düdüğü…Kırlarımızın güvenliğini bilinçle koruyan insanlar…

Kimisine emmi, kimisine güccağa (küçük ağa) derdik. Kimisi sertti, kimisi hoşgörülü…Çağla çaldığımızda gülümseyip geçen de olurdu, sopasını sallayan da…Havuzlarda çimmemizi yasaklayan da olurdu. Düdüğünü duyduğumuz anda, giyitlerimizi topladığımız gibi kaçardık. Üzüm salkımlarına alaca düştüğü günlerde bekçiler gözlerini dört açmalıydı; çünkü meyvesiz geçen günlerden sonra, çocuklar bağlara dalar, salkımlardan dane dane kararmış olanları seçer, yerlerdi. Bu da bağ sahibinin hoşuna gitmezdi elbette. Bekçi görevini iyi yapmazsa Köy İhtiyar Heyeti’ne şikayet hakkı vardı mal sahibinin.

Günümüzde var mı kır bekçiliği ?

8 Mayıs 2023