HEY ONBEŞLİ

Güzel bir ağustos akşamı …

Avanos’ta Kızılırmak kıyısında,  düğün salonuna yakın bir yerdeyim.

Hava pek güzel, serin…Gündüzün sıcağı yerini tatlı bir esintiye bırakmış.

Düğün salonu boş; geniş avluda yapılıyor düğün.

Konuklar oturmuşlar; fısır fısır konuşup yarenlik ediyorlar.

Orkestra yavaştan yavaştan müziğe başlıyor.

Önce çocuklar havaya giriyorlar. Müziğe uygun kıvırışlarla dans ediyorlar(!).

Giderek daha canlı, coşkulu müzik yapmağa başlıyor orkestra.

Ben düğün yapılan avlunun dışındayım; seyrediyorum.

O sırada yanıma yaşlı bir adam geliyor. Kamburu çıkmış.

Selam vererek,bencileyin seyretmeğe başlıyor.

Avluda büyük bir havuz var. Gökçe  sulu. İçine ışıklar düşüyor; dalgalanıyor.

Havuzun çevresi giderek gençlerle doluyor.

Gençler kendi cinsleriyle de dans ediyorlar.

Utana utana kalkanlar da var. Belli ki bunlar sözlü, nişanlı.

Avanos’un ileri gelenleri de konuklar arasında.

Kaymakamı tanıyorum. Eşini dansa kaldırıyor. Sonra savcı,yargıç,tapucu,nüfuscu…

Müzik giderek canlandırıyor konukları.

Hey Onbeşli Onbeşli,

Tokat Yolları Taşlı…

Gençler oynamağa başlıyor.Kalça tokuşturuyorlar. Gülüşüyorlar sonra.

Parmaklar şıkır şıkır.

Nazlansalar da yeni evliler de oynamağa kalkıyorlar.

Yanıma gelen yaşlı adam derin bir iç geçiriyor. Sonra dertli dertli konuşuyor.

“ Bu delaannılar , gızlar bilirlermi acep? Nirden bilecekler?

Onbeşli ne dimek? Binüçyüzonbeşli. Yeni takvime göre 1900 idiyor.

Eğer yaşıyorlarsa 71 yaşında olmaları ilazım.

Seferberlikte daha 14, 15 yaşında olannarı bile esgere aldılardı ya.

Bu türkü bile değil. Ağıt, ağıt ! Ağıdınan gobek atılırmı yav?

Ağıdınan düğün yapılır mı yav? “

Sesi giderek karıştı. Konuşamaz oldu.

Boğazına bir şey düğümlenmiş gibi.

Öksürdü.

Yüzüne baktım. Gözlerinden akan yaşlar elektrik  ışığında parlıyordu.

Elimi omuzuna koydum. Bir şey söyleyemedim.

Gülümsemeğe çalışarak yüzüme baktı.

Ağladığını göstermek istemiyordu.

Yürüdü gitti Kızılırmak kıyısına doğru.

Yanıma iki genç geldi. Ellerinde sigara.

Kimdi bu emmi? Tanıyor musunuz ?” dedim.

Arkasından baktılar üzüntüyle.

“ Daş Memmet dirler. Çavuşin köyünden. İstiklal harbi gazisi.” dediler.