Nükleer Oyunda Gizli El ABD: Türkiye’yi Durduramayacaksınız
Türkiye, yüzyıllardır dışa bağımlı olduğu enerjide zinciri kırıyor. Akkuyu ile başlayan bu süreç sadece elektrik değil, egemenlik üretimi. Ve tam da bu yüzden Washington rahatsız. ABD’nin “sivil nükleer işbirliği” adı altındaki hamlesi, aslında Türkiye’nin nükleer bağımsızlığını dizginleme girişiminden başka bir şey değil.
ABD, Türkiye’nin nükleer enerjiyle yetinmeyip gelecekte nükleer silah teknolojisine yaklaşma ihtimalini şimdiden kesmek istiyor. Çünkü biliyorlar: Nükleer santral bir ülkenin enerji bağımsızlığını sağladığı kadar, uzun vadede stratejik caydırıcılığını da artırır.
Teknik olarak nükleer santralde elektrik üretmek için uranyumu yüzde 3-5 oranında zenginleştirmek yeterli. Ama yüzde 20’nin üstü “sivil sınırın dışına çıkmak” anlamına gelir. Yüzde 60’tan 90’a geçmek ise kısa sürede mümkündür ve bu da nükleer silah eşiğidir. Türkiye henüz bu seviyede değil. Hatta santrali yeni açılıyor. Ama ABD’nin refleksi olasılığa karşıdır, niyete değil, ihtimale müdahale eder.
Ve unutmayalım: ABD’nin Ortadoğu politikası İsrail’in güvenliği üzerine kuruludur. İsrail’in stratejisi bellidir — “Tehlike oluşmadan tehlikeyi yok et.” Türkiye’nin nükleer bağımsızlığı da bu stratejiye aykırıdır. Çünkü güçlü, kendi enerjisini üreten, Rusya’yla işbirliği yapan bir Türkiye, İsrail merkezli bölgesel denklemi altüst eder.
O yüzden Washington bu “nükleer işbirliği” bahanesiyle aslında bir gözetim mekanizması kurmak istiyor. Türkiye’yi nükleer masada görünürde ortak, gerçekte ise denetlenen ülke konumuna itmeye çalışıyor.
Bu tablo yeni değil. Trump döneminden beri süren politika aynen devam ediyor:
“Dostunu yakın tut, düşmanını daha yakın.”
Enerjide Bağımsızlık, Egemenliktir
Mersin’de Rusya ile inşa edilen Akkuyu Nükleer Santrali Türkiye’nin enerji tarihinde bir dönüm noktasıdır.
İlk ünitesi bu yıl devreye giriyor. 2028’de tam kapasiteye ulaştığında Türkiye’nin elektrik ihtiyacının yüzde 10’unu karşılayacak.
Bu sadece bir enerji projesi değil; “kendi göbeğini kendi kesen Türkiye” vizyonunun somut hâlidir.
Ama Türkiye kendi gücüyle ayağa kalktığında, hep aynı sahne tekrarlanır: Dışarıdan müdahale, içeriden yönlendirme.
Bu kez perde arkasındaki aktör ABD.
“Mutabakat” Görünümlü Vesayet
ABD ile imzalanan “Sivil Nükleer İşbirliği Mutabakat Zaptı” kulağa masum geliyor.
Ama dikkat: Bu bir anlaşma değil, mutabakat zaptı.
Henüz bağlayıcı değil ama yön çiziyor.
ABD teknolojisi, küçük modüler reaktörler (SMR), yakıt tedariki ve personel değişimi gibi başlıkları kapsıyor.
Görünürde işbirliği…
Ama özünde gözetim.
Washington, Türkiye’nin nükleer adımlarını daha başlamadan sınırlamak istiyor.
Çünkü Türkiye bu alanda bağımsız olursa, sadece enerji denkleminde değil, jeopolitik oyunda da kartları yeniden dağıtır.
İran Bahane, Türkiye Hedef
Geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kararıyla, İran’ın uranyum zenginleştirme faaliyetleriyle bağlantılı bazı kişilerin malvarlıkları donduruldu.
Bu adım, ABD’nin bölgesel baskısının bir yansımasıydı.
Mesaj netti: “Sen de nükleerle uğraş ama bizim çizdiğimiz sınır içinde.”
ABD, Türkiye’nin gelecekte nükleer caydırıcılık seviyesine ulaşmasını istemiyor.
Çünkü o gün geldiğinde Ortadoğu’da hiçbir ülke — ne İsrail, ne Amerika — Türkiye’yi hizaya sokamayacak
İsrail Faktörü ve Emperyal Hesap
ABD’nin Ortadoğu politikası yıllardır tek sütun üzerinde durur:
İsrail’in güvenliği.
İsrail’in stratejisi de bellidir: “Tehlike oluşmadan tehlikeyi yok et.”
Türkiye’nin nükleer bağımsızlığı bu stratejinin tam kalbine dokunuyor.
Çünkü güçlü, kendi enerjisini üreten, Rusya’yla işbirliği yapan bir Türkiye,
İsrail merkezli denklemi kökünden sarsar.
Washington bu yüzden “işbirliği” maskesi takıyor.
Ama perde arkasında amaç; Ankara’yı kontrol etmek, Rusya ile stratejik bağını gevşetmek ve Türkiye’yi yeniden Batı’nın denetim halkasına çekmek.
Türkiye Artık Eski Türkiye Değil
Amerika hâlâ 20 yıl öncesinin Türkiye’sini sanıyor.
Talimat bekleyen, dış onayla hareket eden bir ülke…
Ama bugün sahada, masada, enerjide, savunmada, diplomaside bambaşka bir Türkiye var.
Ne Rusya’nın gölgesinde, ne Amerika’nın güdümünde.
Kendi enerjisini üreten, kendi kararını veren, kendi yolunu çizen bir Türkiye.
Bağımsızlık Manifestosu: Akkuyu
Akkuyu sadece bir santral değil, bir milli irade anıtıdır.
ABD’nin korkusu nükleer silah değil;
bağımsız Türkiye’nin yükselişi.
Bugün Türkiye’nin nükleer yürüyüşünü durdurmak isteyenler,
yarın kendi elektriğini Türk reaktörlerinden almak zorunda kalacak.
Sonuç:
Amerika ister “sivil işbirliği” desin, ister “mutabakat”...
Gerçek değişmiyor:
Türkiye artık kendi kaderini kendi yazıyor.
Bu çağ artık sömürünün değil,
milli direnişin çağıdır.
Ve bu topraklarda,
hiçbir güç Türkiye’nin nükleer adımlarını durduramayacaktır.
Tuncay Dalcı